29 Mart 2008 Cumartesi

Linux ve Windows'u karşılaştırmak


Bu aslında iyi bir şey, çünkü her iki sistemin de üstün ve eksik yönlerinin anlaşılmasında bayağı faydalı oluyor ayrıca her iki sistemin de mükemmel olmadığını bir kez daha hatırlıyoruz.

Ancak fanatik kullanıcıların göremediği bir gerçek var ki o da her iki sistemin gelişim çizgisinin çok farklı olmasından dolayı adil bir karşılaştırma yapmanın imkansız olması.

80'lerden başlayıp bundan 2-3 yıl öncesine kadar geçen zamanı düşünürsek;

Windows 3.0'ın tanıtım seminerinde Bill'in söylediği bir cümle şöyle; "Biz okuma yazma bilen herkesin bilgisayar kullanabilmesini amaçlıyoruz" (kelime kelimesine hatırlamıyorum ama bu anlamda bir şeydi) Yani Windows her zaman ekranda sağa sola tıklayarak kullanıcıların ihtiyaçlarını karşılamaları çizgisinde gelişti. Sonuçta da genel masaüstü ihtiyaçlarını karşılama çizgisinde görsel olarak gelişerek güvenlik ve sağlamlığı ikinci plana itti.

Linux ise tam aksine genel masaüstü kullanıcılarına hitap eden bir sistem olmadı, olmadı derken bunu amaçlamadı, bunun yerine bilgisayar ağları ve çeşitli sunucu işlemleri gibi çok üstün olduğu çizgide gelişti. Linux kullanıcıları da zaten sistem teknisyenleri-yöneticileri, üniversite çevreleri, network uzmanları gibi genel masaüstü kullanıcılarından farklı bir kesimdi ve yine Linux uygulamalarının geliştiricileri de bu kişilerdi.

Onun için Windows ve Linux'u kafa kafaya karşılaştırmak pek adil değil, ancak biliyoruz ki bu tablo son yıllarda değişmeye başlıyor.

Bunun nedeni de çok açıkca Linux kullanıcı ve geliştirici sayısının artmasıyla birlikte Linux'un zayıf olduğu masaüstü verimliliğinin her gün artan bir ivmeyle gelişerek Windows'un pazar payına ciddi tehdit oluşturması.

Bugünkü tablo ise şöyle;
Her gün yüzlerce Linux dağıtımının binlerce geliştiricisi yeni özellikler ve geliştirmelerle kullanıcıların masaüstü ihtiyaçlarını karşılayacak etkili çözümler üretmek için çalışıyor, sonuçta Linux'da Açık Kaynak'tan gelen inanılmaz bir enerji, canlılık ve gelişim söz konusu. Ancak Microsoft'un böyle bir imkanı yok.

Microsoft'un tutunacağı tek dal DirectX kaldı ve hem bunu nakite çevirebilmek hem de rekabete yeni bir soluk katabilmek için son bir hamleyle apar topar bir çok eksiği ve sorunu olan Vista'yı piyasaya sürdü.

Sonuçta eğer karşılaştırma yapılacaksa bu Masaüstü-Linux ile Windows arasında yapılmalı ve pratik kullanıma sahip Masaüstü-Linux'un geçmişi de son yıllardan ibaret. Yani Linux derken aslında yeni yeni gelişmeye başlayan Masaüstü-Linux'dan bahsediyoruz genelde.

Bu açıdan bakınca Linux tarafında daha her şeyin yeni başlamakta olduğunu ve Microsoft tarafından bakınca da gerçek rekabetin önümüzdeki birkaç yılda can yakacak seviyeye ulaşacağını görebiliriz.

Peki bu iş nereye gidecek diye sorulursa, buna Win-Linux gibi dar bir açıdan bakmak yanlış olur derim. Ancak çok açık olan şey şu; Önümüzdeki 10 yıl İnternet-İşletim Sistemi-Mobil İletişim-Multimedya dörtlüsü birbirinden ayrılamayacak şekilde homojen bir hale gelecek ve böyle bir ortamda açık kaynak çok avantajlı bir yere sahip olacak.

Peki ya Microsoft? Bence Microsoft kapalı kaynak kodlu bir çekirdeği olan ama açık kaynaklı framework yapısı sunan yeni bir işletim sistemi fikriyle yola devam etmek zorunda kalacak.


28 Mart 2008 Cuma

Google'dan GrandCentral


Google ekibinin verimliliği beni her zaman etkiliyor, işte yeni bir hizmet daha GrandCentral. İlk bakışta bir nevi sesli e-posta hesabı gibi görünen proje, Beta aşamasında olduğu halde WebCall ve Mobile Access gibi ilginç özellikler sunması ile o kadar da basit olmayacağını şimdiden haber veriyor.

Henüz sadece ABD'deki kullanıcılara açık olan hizmete http://www.grandcentral.com/signup/not_right_now adresinden kayıt olarak Türkiye için hizmete girdiğinde ilk haberdar olanlardan birisi olabilirsiniz.

11 Mart 2008 Salı

Mail atmaya meyilli olmak :)

- Abi Türkler mail'e e-posta diyormuş duydun mu?
- Ha ha ha, hi hi, hadi yaa...

7 Mart 2008 Cuma

Maaşlı Yazar-Düşünürler ve İnternet Devrimi

Birgün öyle bir icat yapılacak ki; günlük konuşma dilindeki kelimelerin yarısının anlamı yeniden yazılacak ve bir o kadar da yeni terim eklenecek, tıpdan pazarlamaya, bankacılıktan basın yayına, eğlenceden edebiyata, cinsellikten spora aklınıza gelebilecek her şeyin yapılış ve sunuş biçimi değişecek. İnsana tam bir devrim yapılacakmış havası veren bu icat internetden başka bir şey değil ve çoktan yapıldı. Ancak günlük yaşama yavaşça sokulmasından dolayı pek bir devrim havası estirmiyorsa da bundan 20 yıl önce yaşayan birisinin aniden bugüne ışınlandığında yaşayacağı şoku ve uyumsuzluğu hayal etmeye çalışınca internet'in herşeyi nasıl değiştirdiği daha net görülebiliyor.

Bunları düşünmeme neden olan şey internette izlediğim ve basında kendisine pek yer bulamayan bir yazar ve edebiyatçının videosu. Bu yazar bağımsız fikirlerini keskin ve sınır tanımayan üslubu ile dile getirmesiyle ünlü, eh böyle olunca pek çok hayranı olduğu gibi bir o kadar da sevmeyeni oluyor. Eğer internet denen icat olmasaydı bu yazarın yapabileceği sadece kitaplarıyla okurlara ulaşmaktan ibaret olacaktı çünkü basın patronları ne o taraf ne bu taraf dinlemeden her an herkesi yerin dibine geçirebilcek bir yazara köşe ayırmak istemiyor, tv'ler de aslında reytingi bol olabilecek bir üslubu olsa da her an mahkemelik olabilecek birisini ekrana taşıyarak başını ağrıtmak istemiyor.

Sonuçta bu yazarı, uygulanan ağır ambargo nedeniyle geleneksel basın ve medya camiasında görmek, dinlemek mümkün değil. Ancak internet, basın ve medya kelimelerinin geleneksel anlamlarını bir kenara itip yeniden tanımladı. Artık bu yazar ve bunun gibiler hiçbir basın patronuna boyun eğmeden, hiçbir medya gücünden maaş alıp gebe kalmadan rahat ve özgürce tüm Dünya'ya çok rahat ulaşabiliyor, üstelik siz ne zaman isterseniz her an orada sizi bekliyor. Bu yazar tahmin edebileceğiniz gibi Nihat GENÇ :)




Eğer basın ve medya dünyasında geleneksel düşünceler hızla değişmezse bu internet devrimi tüm medya patronlarını ve maaşlı geleneksel yazar-düşünür tiplemelerini silip atacak. (Umarım öyle olur)