20 Aralık 2011 Salı

Sona mı yaklaşıyoruz?

Pardus proje yönetici tarafından yapılan 2 Kasım tarihli son açıklama ile Tübitak bünyesindeki yeniden yapılanma çalışmalarına bağlı olarak Pardus projesinde de bazı değişiklikler olacağı belirtilmişti.

Proje çalışanları ve projeden ayrılan geliştiriciler Tübitak ile yaptıkları gizlilik anlaşmaları nedeniyle açıklama yapamadıkları ve henüz resmi bir açıklama da olmadığı için projenin geleceği konusunda ne gibi değişiklikler olduğu bilinmiyor.

En son Pozitif.tv yayınına katılan geliştiricilerden Gökmen Göksel, Pardus 2012 bireysel sürümü olmayacağını 2012 sonunda 2013 bireysel sürümü yayınlanmasının planlandığını söylemişti. Ancak eski Pardus kullanıcıları böyle uzun vadeli planlamaların hiçbir zaman tutturulamadığını biliyor :)

Son günlerde ise projenin bireysel sürümleri artık yayınlamayacağı sadece Kurumsal sürümlerle yoluna devam edeceği bazı listelerde konuşulmaya başlandı. Bu, Pardus 2011'in son bireysel sürüm olarak kalacağı ve bireysel kullanıcılara veda edileceği anlamına geliyor.

Şu günlerde herkesin gözü yapılacak resmi açıklamalarda.

23 Kasım 2011 Çarşamba

Yazsam faydası yok, yazmasam...

Sayın Bakan bazı eleştirileri yanıtlamış;


Okurken aklıma gelenleri yazayım dedim.

"Yasak söz konusu değildir. Tamamen isteğe bağlıdır."

Yıllardır mahkeme kararlarıyla genel sansür uygulanıyor, bunun adı yasak değil mi? Değil, çünkü ortada özgür bir internet olmayınca yasak kelimesinin anlamı kalmıyor. Üstelik "Bedelli askerlik" aslında "Bedelli tezkere", yani askerlik=tezkere olabildiğine göre yasak=özgürlük de olabilir, tabi tabi neden olmasın?

"...biz mahkeme kararını tanımıyoruz, internete yasak gelir mi?' diye duyarsız kalıp, mahkeme kararını uygulamayacak mıydık? Biraz insaf lazım."

Bu mahkemeler keyfi değil ilgili kanuna göre karar veriyor, bu kanunları da leylekler getirmedi ki? Kanunları çıkartıp sonra "ne yapalım mahkeme kararı" demek... biraz insaf.

''Biz ne yapacaktık; 'ey Youtube, sen istediğin gibi Atatürk'e hakaret et,... ama sonunda biz Youtube'u dize getirdik."

Malum ülkelerden birinde 17 yaşındaki bir çocuk lise arkadaşlarına hava atmak için bir video hazırlayıp paylaşıyor ve paylaştığı sitenin 70 milyona yasaklandığını öğreniyor. Bu eğlenceyi görenler acaba Türkiye'de şu siteyi de yasaklatabilir miyim diye yarışa girmeye başlıyor. X Ülkesindeki birisi suç işliyor, cezası 70 milyon insana kesiliyor, pardon dize getiriliyor.

"'Milyonlar kazanıyorsunuz, beş kuruş vermiyorsunuz, bunu yapmaya hakkınız yok, temsilciliğiniz yok' dedim"
 
Dedi ve masum vatandaşlarına zincir vurdu, kendimi rehine gibi hissetmiştim. Hadi rehine olmayı kabul ettik diyelim, Youtube, kendisi gibi yüzlerce site ile birlikte uzun yıllardır aynı şekilde çalışıyordu, beş kuruş vermedikleri hakaret videoları yayınlanınca mı akıllara geldi, bu zaafiyetin vergi kaybının hesabı kime sorulacak? Ve neden sadece Yutub'un 5 kuruşu hesap ediliyor? Ayrıca TC'de iş yapan şirket ve şahısların yurt dışındaki hosting firmalarına ödedikleri kuruşlar nasıl vergileniyor?  Youtube hakaret dolu yorumlarla dolu, onlar ne olacak?  Bu işte başka hesaplar mı var? 

Neyse, fazla kafa yorarsam sıyıracağım. Görünüşe göre TC Devleti birilerini dize getirmek için vatandaşlarını rehine olarak kullanmaya devam edecek.


Ayrıca bir zamanlar güvenli bilgisayar ve internet kullanımı için Pardus kullanılabileceği de yazılan http://guvenliinternet.org/ sitesi artık Microsoft'a emanet edilmiş durumda, reklamlar gırla gidiyor.

15 Kasım 2011 Salı

Google hesabı olmayanlar google gruplarına nasıl katılacak?

Bir google e-posta grubuna katılmak istediğinizde grup sayfasındaki "Bu gruba katıl" bağlantısını tıklıyorsunuz ve oturum açmadıysanız google oturumu açmanızı isteyen bir sayfa ile karşılaşıyorsunuz. 

Ya Google hesabınız yoksa? Sayfada ne [grupadı]+subscribe@googlegroups.com adresine bir e-posta gönderebileceğinize dair ne de başka bir bilgi yok. Google hesabınız yoksa üye olamazmışsınız gibi bir intiba uyandırıyor Google.

Eğer bir grup yöneticisiyseniz ve bu durumdaki kullanıcılar için bir kolaylık istiyorsanız grup ayarlarından ulaşabileceğiniz ve e-posta kayıt formu bulunan tanıtım kutusu HTML kodunu web sayfanızda yayınlayabilirsiniz.

Ya bir web sayfanız yoksa? veya web CMS sistemi, forum sayfası gibi siteler HTML  kodlarındaki form alanlarını temizleyerek kaydediyorsa (ki benim başıma gelen durum budur)!

Bu durumda grup URL'sinin sonuna /boxsubscribe ekleyip bu bağlantıyı paylaşabilirsiniz. Sayfada ilk bakışta kullanıcıyı şaşırtan bir cümle bulunsa da Google hesabı olmayanlar için de eli yüzü düzgün bir form sağlamış olacaksınız.

(Örn: http://groups.google.com/group/antalya_linux/boxsubscribe)

Ancak bu bağlantıyı grup sayfasına eklemenin bir yolunu bulamadım.

2 Kasım 2011 Çarşamba

Kağıt kullanımını azaltmak için

Kamu kurumlarının idarecileri diğer kamu kurumlarının idarecilerinin bayramını kutlamak için iki satırlık bir mesaj yazılı kağıtları postaya vermeye başladı şu günlerde.

Konuyu abartıp matbaa baskılarına kadar işi götürenleri de gördük zamanında. Ülke çapında düşünürsek en masumu kurum yazıcılarından çoğu renkli olarak birinci kalite kalın kağıtlara basılan ve beyaz zarflarla dağıtılan belki yüz binlerce posta. Bu iş için özel kağıtlar ve zarflar satın alınır, posta masrafları ödenir, personeller özel mesai harcar, peki hangi kamu yararı için?

Wallmart'ın kurum içerisindeki tüm yazışmalarında kağıtların arka yüzlerini de kullandığını okumuştum bir yerlerde. Bugün hiçbir kamu kurumu bu yöntemi uygulamıyor, düşük kaliteli kağıtlar da kullanılmıyor. Okullarda öğrencilere dağıtılan metin ve sınav kağıtlarının hepsi birinci kalite kağıtlar vs.

Bu sabah izlediğim gelecek vizyonu videosunda hiç kağıt olmayan bir dünya tasvir edilmişti. Henüz o günler gelmedi ama en azından tebrik kartları için interneti kullanın lütfen.





7 Ekim 2011 Cuma

İlk kullandığım bilgisayar ve Steve Jobs

Steve Jobs'un ölüm haberini okuyunca her nedense kullandığım Apple cihazlarını düşündüm. Bugüne kadar dikkat etmediğim bu konuda meğerse Apple önemli bir yerdeymiş, ilk kullandığım bilgisayar eğer yanlış hatırlamadıysam bir Apple II Plus modeliydi.

Lise'nin bilgisayar labaratuvarındaki (o zamanlar lab.deniyordu) birbirinin aynısı olan yaklaşık bir düzine makineye haftanın bir veya iki günü bir saatlik ders için 40 civarındaki öğrenci ile giriyordum. Kullanma sırasının bana geleceği günü iple çekiyordum. Dahili ROM'daki BASIC yorumlayıcısı ile küçük programlar yazıyorduk. 

O makineyle yaşadığım en ilginç hatıram şudur; Hiç sevmediğim bilgisayar öğretmeni her 4'lü öğrenci grubuna ödev olarak ASCII karakterler ve PRINT, FOR, IF komutları ile ekrana pencere veya ona benzer basit bir şekil çizecek bir kodlama tasarlamasını istedi. 1 Hafta sonraki ders için geceleri kafamda kodlar yazıp onları çalıştırıyor kağıt üzerinde çizimler yapıp duruyordum. Ders saati geldiğinde projem hazırdı, zaten grupta herkes bana güvenerek hiç bir şey yapmadığından yeşil ekranın başına geçip kodları yazdım ve şeklin ne olduğunu hiç kimseye söylemedim. Herkes küçük kareler oluşturmaya çalışıyordu. Bir iki yazım hatasını temizleyip kodu çalıştırınca tam ekran bir kuru kafa belirdi. :) Daha sonra öğretmen dahil tüm sınıfın ekranı görebilmek için bizim masanın etrafına toplandığını ve bundan çok keyif aldığımı hatırlıyorum. Bu heyecan ve keyfi çok sevdiğimden sonraki yıllarda da yazılım konusuna hep ilgi duydum ve küçük şeyler yazmaktan hala kendimi bir türlü alamıyorum.

Meğerse bu Apple makinesi sayesinde bilgisayarı ve yazılımı sevmişim ve hayatımın en önemli hobisinin temellerini atmışım.

Apple o yıllarda da bugünkü gibi büyük satış rakamlarına ulaşıyormuş ama 90'larda öyle değildi ve Mac serileri çok kısıtlı bir çevrede tercih ediliyordu. Apple'ın kendine özel donanım ve yazılım ile satılan bilgisayar kavramı, özel donanım tasarlamayan Microsoft'un tüm donanım üreticileri ile yaptığı anti-rekabetçi anlaşmalarla desteklediği ve adeta i386 platformunda Universal hale gelmiş olan  işletim sisteminin gölgesinde kaldı hep. Oysa herkes Apple'ın işletim sisteminin daha sağlıklı ve verimli olduğunu biliyordu ama kimse bundan bahsetmiyordu.

Özgür yazılım tarafında ise 2000'lerden sonra Intel gibi donanım üreticilerinin desteği ve Canonical, Google gibi yeni sermaye yatırımları ile bir atak yaşandı.

Ben 2000'lerin başında Apple için sonun yaklaşmaya başladığını düşünüyordum, eminim benim gibi düşünen çok kişi olmuştur. Böyle bir ortamdan şirketi çıkarıp bugünkü konumuna taşımak bence büyük başarı, her yerde bunda Steve'in rolünün çok önemli olduğu yazılıp çiziliyor, eğer öyleyse ölümü Apple için önemli bir kayıp şüphesiz. Ayrıca  kişisel başarılarının yanında tıpkı Bill Gates gibi ABD'nin çıkarlarını desteklemek üzere inşa edilmiş olan sömürgeci kapitalist sistem için önemli bir simge isim olması da hakkında methiyeler yazılmasını açıklıyor.

Her ne kadar bu diyalektik "ilk kullandığım bilgisayar için ödenen para kim bilir hangi mazlumun başına bomba olarak düşmüştür, hatta bu yazıları da bir başka ABD'li şirket sayesinde yazıyorum" gibi uzayıp gidecek olsa da ben kısaca ilk kullandığım bilgisayarı sıradan bir devlet okuluna kadar sokmayı başarabilmiş iyi bir satıcı olduğu için Steve Jobs'un pazarlamacı yönünü takdir ediyorum.

Ha unutmadan, o ilk bilgisayar aynı zamanda kullandığım son Apple ürünü olmuş, umarım Linux teknolojilerini geliştiren ve destekleyenler sayesinde böyle devam eder.

26 Eylül 2011 Pazartesi

Windows "Users" klasörünü başka bölüme taşımak

İşyerimdeki Windows 7 kullanılan sistemlerdeki klasik Windows sorunlarına karşı en çok güvendiğim yazılım Clonezilla. Ancak Windows sistem bölümünü yedeklemeye kalkınca mecburen "Users" klasörü altındaki kullanıcı dosyalarını da yedeklemek gerekiyor, eğer kullanıcı büyük boyutlu dosyalarla çalışıyorsa veya resim, video ve müzik klasörleri doluysa yedekleme işi gereksiz yere uzuyor, üstelik geri yükleme yapınca kullanıcının dosyaları yedekleme tarihine geri yükleniyor ve yeni dosyalar siliniyor.

Maalesef Windows kurulumunda Linux sistemlerde olduğu gibi kullanıcı klasörünü başka bir disk bölümüne konumlandırma seçeneği yok ve bunu elle yapmak biraz acı verici. (Böyle basit bir özelliğin neden eklenmediğini hep merak etmişimdir.)

Örneğimde Windows 7 kullanıyorum ve diskte 3 bölüm mevcut, en azından bizi ilgilendirenler 3 tane.
  1. Boot
  2. C: [System]
  3. D: [Data] (NTFS)
1. Boot bölümü kurulumda otomatik oluşturuluyor ve önyükleme sistemi var, ancak Windows içerisinde sürücü harfi atanmadığı için normalde görünmeyen bir bölümdür.
2. C: Kurulum yapılan ve Users klasörünün bulunduğu sistem bölümü.
3. D: Kullanıcı klasörünü taşıyacağımız bölüm. NTFS Olarak Biçimlendirilmiş olması gerekiyor.

Aslında yapılacak işlem klasörü kopyalamak ve yeni yerine bir bağlantı oluşturmaktan ibaret (Linux'taki sembolik bağ gibi), ancak Windows açıkken Users klasöründeki bazı dosyalar kilitli olduğu için kopyalanması mümkün olmuyor. Sistemi Windows Kurulum DVD'si ile açıp kopyalamak gerekiyor.

DVD'den açınca da disk bölümü harfleri farklı oluyor ve doğru bağlantı oluşturabilmek için bölümlere doğru harfleri elle atamak gerekiyor. Şükür ki bu iş için Windows'un "diskpart" adında bir disk yönetimi konsol aracı var. Uygulama şöyle;

Sistemi Windows DVD'si ile açıp, onarma seçeneklerini seçip, komut konsolunu açın ve "diskpart" komutunu çalıştırarak disk yönetim konsoluna geçin.

İhtiyacınız olan komutlar şunlar;
  • LIST DISK
  • LIST PARTITION
  • SELECT DISK X
  • SELECT PARTITION X
  • ASSIGN LETTER=Y
  • EXIT
LIST ... komutları mevcut disk ve bölümleri listeliyor, birimler listelerde 0,1,2,... gibi sayılarla isimlendiriliyor, bu sayıları SELECT ... komutlarındaki X parametresi yerine yazmanız gerekiyor. SELECT ... komutları ise üzerinde işlem yapacağınız birimi seçmek için kullanılıyor. İşlem yapmak için önce diski sonra bölümü seçmeniz gerekiyor. ASSIGN ... ise seçili bölümün harfini değiştirmek için kullanılıyor, Y parametresi yerine boşta olan bir harfi yazıyorsunuz. (Zaten komutlar yeterince kendisini açıklıyor, ayrıntıyı merak ediyorsanız HELP ve HELP <komut> çalıştırın.)

Örnekte disk 0, bölüm 2'inin harfini E yapalım;

>LIST DISK
>SELECT DISK 0
>LIST PARTITION
>SELECT PARTITION 2
>ASSIGN LETTER=E

Siz LIST komutlarının çıktısındaki bölüm boyutlarına bakarak sisteminizde gerçekte hangi bölümün hangi harfte olması gerektiğini biliyor olacaksınız. ASSIGN işleminde sadece kullanılmayan harfleri yazabildiğiniz için en iyisi önce mevcut bölümlerin harflerini alfabenin sonlarında birer harf olarak değiştirip sonra olması gerektiği gibi ayarlamanız iyi olur, böylece çalışacağınız C: ve D: harfleri de işin başında boşa çıkmış olacağından bir karışıklık yaşama ihtimaliniz azalır.

Son olarak EXIT komutu ile çıkış yapın ve DIR komutuyla doğru atama yapıp yapmadığınızı mutlaka kontrol edin (DIR C: gibi). DIR Komutu ile o bölümdeki dosyalar listelenir, doğru bölümün doğru harfe ait olup olmadığına böylece bakabilirsiniz. Artık C:\Users klasörünü D:\Users olarak kopyalama ve bağlama işlemi yapılabilir. Komutlar şöyle;

>ROBOCOPY  /COPYALL  /MIR  /XJ  C:\Users  D:\Users
>MOVE   C:\Users  C:\Users-backup
>MKLINK  /J  C:\Users  D:\Users

ROBOCOPY Komutunda hata alırsanız kesinlikle işleme devam etmeyin, parametreleri küçümsemeyin işin püf noktaları onlarda. Sorun yoksa sistemi yeniden başlatın, eğer her şey yolundaysa C.\Users-old klasörünü silebilirsiniz ve kullanıcı verilerine dokunmadan sistem bölümünü klonlayabilirsiniz.

Bu yöntemi pek çok bilgisayarda sorunsuzca uyguladım, ancak oluşabilecek veri kayıplarından beni sorumlu tutmayın çünkü henüz hiç başıma gelmediği için bir sorun çıkarsa nasıl eski hale getirileceğini bilmiyorum :)

12 Eylül 2011 Pazartesi

Spor Genel Müdürlüğü Pardus'a kapılarını kapattı

Spor Genel Müdürlüğü 81 vilayette bulunan il müdürlüklerini de içerisine alan yeni bir yapılanma amacıyla tüm bilgisayar sistemlerini tek bir etki alanına (domain) dahil etme çalışmaları yürütüyor. Bu çalışma özel bir firmaya ihale yoluyla verilmiş durumda.

Ancak yapılan çalışmalar tamamen Microsoft teknolojileri kullanılarak yürütülüyor ve firma tarafından il müdürlüklerinde bulunan Pardus sistemler yerine Windows kurulması isteniyor. 81 İlde toplam 1600 civarında bilgisayar kullanılmakta.

Böylece ülke çapında teşkilatlanmış olan bir kamu kurumu adeta Pardus'a kapılarını kapatmış, gücün karanlık tarafına geçmiş oldu.

21 Ağustos 2011 Pazar

Fatih projesi ile Türkiye kaybedecek

Eğitim kalitesi bir türlü yükseltilemediği için kurtuluş olarak görülen bir proje bu Fatih, ama büyük soruna çare olmasının imkansız olduğunu düşünen eğitimci çok fazla.

Büyük sorun şu; Bilgisayarın B'sinin olmadığı zamanlarda bile birden çok dili öğrenip en az bir enstruman çalabilen entellektüel insanlar yetiştirebilen okullar vardı, hatta medrese eğitiminde bile latince, farsça ve arapça öğrenip, dönemin fizik, matematik bilgilerini öğrenip, ney çalabilen insanlar yetiştirilebiliryordu.

Sonuçta eğitimde kalite isteniyorsa çözüm alet edevatta değil, ama amaç vatandaşın parasını sömürgeci şirketlerin cebine aktarıp tribünlerden alkış almaksa çok güzel bir hareket bu Fatih.

7 Ağustos 2011 Pazar

Xfce hala en iyi seçenek (benim için)

Linus'un Xfce kullandığı haberine hiç şaşırmadım. Genelde bilgisayarda masaüstü ile ilgilenmeyip uygulamalarla çalışan kişiler için masaüstünde en çok kullanılan eleman herhalde görev yöneticisi ve sayfalayıcıdır. Eh bunlar Xfce'de de KDE'de de GNOME'da da hemen hemen aynı işlevsellikte mevcut. Herhalde Linus (Torvalds) da böyle birisi.

Adam haklı plasma eklentileriyle ne yapacak veya Unity'nin yeni kurallarıyla mı uğraşsın (hiç kullanmadım henüz). Ben de uzun zamandır Xfce kullanıyorum, arada KDE'de kullanıyorum ama KDE masaüstüm hep Xfce'deki gibidir mesela.

Yani adamın derdini anlıyorum, masaüstü ayak bağı olmasın yeter diyor. Eh bir de şak diye açılıp kapanıyorsa öp de başına koy.

Ama yanlış anlaşılmasın Conky ve Cairo Dock gibi zımbırtılarla Xfce de çok çekici bir masaüstüne dönüşebiliyor, gogıl görsellerde bir gezince insanların neler yaptıklarına şaşırıyorum, bence "Masaüstü Süsleme Sanatı" diye bir sanat dalı bu, bazı adamlar gerçekten sanatçı gibi beziyor, baktıkça insanın dibi düşüyor. Compiz ile coşkuyu verince de demeyin keyfine :)



31 Temmuz 2011 Pazar

QuakeCon 2011'den id Tech 4 GPL olarak çıkar mı?

John Carmack, 2005 yılındaki QuakeCon'da Call of Duty, Quake III Arena, Star Wars Jedi Academy gibi oyunların yapımında kullanılan id Tech 3 oyun motorunu GPLv2 ile dağıtacağını duyurmuş, kısa süre sonra da yayınlanan GPL kodlar ile Urban Terror, Smokin' Guns gibi özgür oyunlar yapılmıştı.

Bu yılki QuakeCon (4-7 Ağustos 2011) ise geldi çattı. Her ne kadar id Tech 4'ün wiki sayfasındaki lisans bölümünde 2011 için GPL olacağına dair doğrulanmamış bir not bulunsa da, henüz yeni yayınlanmış Brink gibi oyunlarda geliştirilmiş bir sürümü kullanılamaya devam edilen bu oyun motoru için bu notun muzip bir şaka olma olasılığı bence yüksek.

Yine de bir umut oluyor insanda, ne de olsa sözü alnmış. :)

13 Temmuz 2011 Çarşamba

Fakeman ile sohbet

Fakeman yazdığım küçük bir python betiğinin adı, benim sorularıma internetten bulduğu bazı cümlelerle karşılık veriyor. İzlemesi ne kadar eğelencelidir bilmiyorum ama Fakeman ile karşılıklı sohbet bayağı eğelenceli oluyor;

7 Temmuz 2011 Perşembe

Pardus'ta videodan parçalar kesip tek bir video olarak birleştirmek

Pardus Kurumsal 2'de Kdenlive gibi bir araç bulunmadığından video işleme ihtiyaçları için Avidemux veya konsol araçlarını kullanmak gerekiyor. Bugün yüksek kaliteli bir videodan birkaç parçayı alıp tek bir video olarak sunmam gerekti, Avidemux ile kestiğim parçalarda ses kanalını almayı başaramadım, zaman kaybetmemek için konsolu açtım ve aşağıdaki gibi birkaç komutla çok kısa bir sürede işi hallettim.

Önce videoyu izleyip kesmek istediğiniz bölümlerin başlangıç konumunu ve süresini saat:dakika:saniye olarak bir yere not edin, sonra konsolu açıp her bir parçayı sırasıyla aşağıdaki gibi ayrı bir video olarak kaydedin;


ffmpeg  -i  kaynak.mpg  -ss 01:34:00  -t 00:17:30  -vcodec copy  -acodec copy   vtr1.mpg


Burada [-ss 00:00:00] başlangıç konumunu [-t 00:00:00] ise süreyi belirtiyor, diğer parametreler video ve ses kanalı kalitesinin değiştirilmeyeceğini ifade ediyor, böylece daha hızlı oluyor. Daha sonra kesilen parçalar yine kalite değişimi olmadan aşağıdaki gibi tek bir video olarak birleştiriliyor.

mencoder  vtr1.mpg  vtr2.mpg  vtr3.mpg  -oac copy -ovc copy -o  sonuc.mpg

26 Haziran 2011 Pazar

Özgür görsel ve sesli iletişim için iyi bir alternatif

Bilgisayar aracılığıyla görsel ve sesli iletişim benim için şimdiye kadar önemli bir ihtiyaç olmadı. Bir ara aceleyle kullanmak zorunda kaldığımda kısa bir süre Skype kullanmıştım ve sonra kaldırdım.

Bu konu üzerine çok düşünmemiş olsam da Linux tavsiye ettiğim bazı arkadaşlarımın MS Live ağındaki bağlantıları ile görsel iletişim kuramamaktan şikayet ederek Linux kullanmadıklarını hatırlıyorum. ( Gerçi MS'un politikalarından dolayı bunun için umutlanmamak ve özgür alternatiflere bakmak gerekiyor. Bir ihtimal artık Skype ve Live ağı arasında bir köprü yaparlar. )

Bu nedenlerle bir ara kısa bir araştırma yapıp Sip Communicator adlı bir Java yazılımına ulaşmıştım. Henüz erken geliştirme aşamasında olan yazılımın yol haritası masaüstü paylaşımı, görsel ve sesli konferans, konferans kayıdı, dosya paylaşımı gibi özelliklerle doluydu.

Umarım bir gün gerçekleşir diye unuttuğum bu yazılıma yakında tekrar baktığımda, çok sevindim. Yol haritasındaki özellikleri özgürce sağlamış, güzel bir siteye sahip olmuş ve ismini Jitsi olarak değiştirmiş. Her ne kadar Beta aşamasında olsa da 1.0'a çok yakın, mutlaka deneyin ve takip edin derim. Buradan en güncel gecelik sürümü indirip dosyayı çalıştırmanız ve ev dizini altına kurmanız yeterli. Kurulum için arayüz sağlanmış.

16 Mayıs 2011 Pazartesi

Evinizdeki sunucu için kendinizi fişlemeniz gerekiyor!

Evimdeki sunucu için yaptığım BİMER başvurusuna ...tib.gov.tr adresinden yanıt geldi nihayet ve beklediğim gibi faaliyet belgesi alarak kendi kendimi fişleme yapmam gerekiyormuş, almazsam yönetmeliğin 4.maddesine göre internetim kesilecek. Ayrıca 5651'e göre log kaydı alıp 6 ay saklamam da gerekiyor.

Yanıt şöyle;

Sayın YETKİLİ,

İnternete açık hizmet ve içerikleri barındıran sistemleri sağlayan/işleten
gerçek veya tüzel kişiler yer sağlayıcıdır. Yer Sağlayıcılığı hizmetini
ticari olarak yapmasa bile web sitelerini kendi sunucularında barındıran
gerçek veya tüzel kişilerin Yönetmelik gereğince Yer Sağlayıcılığı
Faaliyet Belgesi almaları gerekmektedir.

Bu durumda sizinde Yer Sağlayıcı Faaliyet Belgesi almanız gerekmektedir.

Yer Sağlayıcılığı Faaliyet Belgesi almak için;
1) http://faaliyet.tib.gov.tr/yetbel/ adresinden kayıt olarak sisteme
giriş yapıp buradaki uygun elektronik formun eksiksiz doldurulması
suretiyle başvuruda bulunmak,
2) Ek 5'te örneği olan dilekçeye Elektronik ortamda doldurulan başvuru
formunun çıktısı eklenerek “Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu
– Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı / İncek mah. Boztepe sok.
NO:125 06836 Gölbaşı ANKARA adresine gönderilmesi gerekmektedir.
3)Tüzel kişilerin (Anonim ve Limited Şirketler) ayrıca şirketin Ticaret
Siciline tescil edildiğini belirten son altı ay içinde alınmış Ticaret
Sicil Kaydı aslı veya noter tasdikli sureti ile Şirketin imza sirküleri
aslı veya noter tasdikli suretini de göndermeleri gerekmektedir. (Yer
Sağlayıcı Faaliyet Belgesi ücretsizdir.)

Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı

Çok şükür ki fişleme ücretsiz yapılıyormuş, ne kadar rahatladım bilemezsiniz. Ancak yönetmeliğin 14.maddesine göre sitemde (jabber veya medya sunucum olsa bile bir sayfa açmam gerekiyor) telefon numarası gibi iletişim bilgilerimi yayınlamak zorundayım aksi halde 10.000-TL'ye kadar para cezası beni bekliyor.

15 Mayıs 2011 Pazar

Özgürlükiçin.com'da yeni dönem nasıl başladı ve neler yaşadık

2011 Nisan ayı ile birlikte Özgürlükiçin.com'da yeni bir dönem başladı biliyorsunuz, bunu önce Ali Işıngör'ün günlük yazısından ve sonrasında Pardus proje yöneticisi Erkan TEKMAN'ın 24 Mart tarihli günlük yazısından öğrenmiştik. Nisan ayı ile başlayan bu süreçte neler olup bittiği ile ilgili bir not düşülmesi için kısa bir özet geçmek istedim bugün.

Yukarıda bağlantısını verdiğim günlük yazılarını okumayanlar için özetlemek gerekirse Özgürlükiçin.com, Pardus'un topluluk ilişkilerini yönetmek amacıyla ve hizmet alımı yoluyla görevlendirdiği özel bir firma tarafından destekleniyordu. Bu firma e-derginin yayına hazırlanması, Ajans Pardus'un hazırlanması, CD Gönder hizmeti, sitedeki beyin ve tema aracının geliştirilmesi, tanıtım amaçlı seminer ve etkinliklerin düzenlenmesi gibi çeşitli faaliyetler yanında sitenin bakımı ve işletilmesiyle ilgileniyordu. Pardus, Nisan ayı itibariyle tüm bu faaliyetleri artık bir firma eliyle değil kendisi yapmaya karar verdi.

Ancak burada benim gözüme çarpan şey proje yöneticisinin "camia ilişkileri işini 2011 yılı Nisan ayından itibaren kendimiz yapmaya karar verdik." diyerek yukarıda saydığım faaliyetleri "camia ilişkileri" olarak tanımlaması veya "camia ilişkileri" içerisinde yukarıdaki faaliyetlerin kast edilmiyor olmasıydı. Hangisinin doğru olduğunu bilmiyorum ama camia ilişkileri ile topluluk faaliyetleri farklı şeylerdir.

Ancak bir şekilde bu ikisinin Nisan ayı öncesinde aynı kabul edildiği ve Nisan ayı sonrasında topluluk faaliyetlerinin camia ilişkileri içerisinde düşünülmediğini gördük.

Her neyse, proje yöneticisinin yazısından Pardus'un camia ilişkileri için "Camia Koordinatörü" (CK) ünvanlı iki kişiyi görevlendirdiğini de öğrendik. CK'lardan Koray LÖKER 25 Mart tarihli günlük yazısında üstlendiği sorumluluğu "Pardus’a yer ve önem veren, bir biçimde katkıda bulunan gönüllüler ve proje arasında bağlantı noktası oluşturmak." olarak özetledi.

Yani çalışma kapsamı sadece Öİ değildi, ancak "Bu deneyimin bir bölümü de, yıllardır projenin desteğiyle yürüyen Özgürlük İçin topluluğunun sürdürülebilirliğini sağlamak olacak." diyerek Öİ topluluk faaliyetlerinin sürdürülmesine de katkı vereceklerini belirtti. Bunun bir gereği olarak Öİ'deki Ajans Pardus'un 57.sayısı CK'lar tarafından hazırlandı ve belki de pek çok kullanıcı Öİ'de bir şeylerin değiştiğini ancak bu şekilde fark etti.

Ancak sadece kullanıcılar değil Öİ yöneticilerinin pek çoğu da yaşanan değişimi anlamakta zorlanıyordu, çünkü uzun yıllardır Öİ'nin nasıl işlediği konusu gündeme gelen bir konu olmamıştı, kısa bir dönem hariç. 2009 Sonunda Öİ için yapılan ihale sürecindeki aksama Öİ faaliyetlerini durma noktasına getirmişti, o günlerde yazdığım bir günlük yazısında bu durumu anlatmıştım ve sanki bu günlerin bir provası gibiydi. Hatta forumlarda Pardus projesinin sona erdiğine dair yorumlar bile okuduk o günlerde. Bu yorumların nedeni de Öİ ve Pardus arasındaki organik bağ ve Öİ'nin resmi destek sitesi olma ünvanıydı. Her neyse, o günler kısa sürede unutuldu ve Öİ pek tartışılmadı.

12 Nisan'da CK'lardan Koray LÖKER Öİ yöneticileri posta listesine gönderdiği bir mesaj ile yöneticileri bir IRC toplantısına çağırdı. Ancak neler olup bittiğini anlamakta zorlanan yöneticilerin sorularıyla tartışma uzadı gitti ve toplantı yapılamadı. Tartışmalara bakınca Öİ katkıcıları ile CK'ların birbirlerini anlama, anlatma ve ortadaki durumu çözümleme konusunda farklı bakış açılarını ve oluşan kaosu görebilirsiniz. CK'lar açısından herşeyin çok net göründüğü yöneticiler açısından ise öyle olmadığı ortaya çıktı.

Bunun nedeni Öİ'nin yıllar içerisinde oturttuğu yönetim organizasyonunun bel kemiği olan firmanın artık olmaması ve bu firmanın yerine geçeceği beklenen CK'ların gerçekte görevlerinin bu olmamasıydı. Yani Öİ'de ayakta duran bir yönetim organizasyonu yerine geriye bağımsız gönüllü yöneticiler kalabalığı (veya tenhalığı) kalmıştı. Öİ Adına insiyatif alacak kimse yoktu. CK'lar süreçleri destekliyordu ama görevleri Öİ adına insiyatif almak değildi.

Sonuç Öİ'nin yönetimsiz kalması ve süreçlerin aksaması oldu. Ben Pardus projesinin plansız hareket etmiş olmasının tüm bunlara neden olduğunu düşünüyorum. Yeni bir organizasyon kurulup süreçleri üzerine almasına zaman tanınmadan eski organizasyonu ortadan kaldırmak bir planlama olamaz.

Bu tartışma içerisinde Öİ'nin teknik altyapısı da gündeme geldi ve Pardus'un bu konuda bir görevlendirme yapmadığını şu mesaj'ın son paragrafı ile anladık. Yani Öİ sitesinin geliştirilmesi ve hata çözümleri şimdilik yapılmayacak demekti bu, kısaca kaderine terk edilmişti veya bu konu hiç düşünülmemişti bile. Bence bu çok önemli bir sorundu ve tekrar gündeme getirerek çözüm arayışını sürdürmek istedim, ancak çok üzerine düşülmediğini anladım.

Nasıl bir organizasyon kurarız nereden başlarız diye düşünmeye, tartışmaya devam ettiğimiz bir dönemde, 6 Mayıs'ta, Pardus'un Öİ için daha büyük bir değişiklik yaptığını listeye düşen yeni bir mesajla öğrendik. Koray bey "Öİ'yi Pardus'un sponsor olduğu bir portal olarak tanımlayıp, sponsorluk sürecini yapılandıracağız. 'Resmi forum/portal' ifadesi hiçbir yerde kullanılmayacak." diyerek Öİ'nin resmi Pardus destek sitesi ünvanının sona erdiğini duyurdu.

Yani artık bir X sitesi ile Öİ arasındaki tek fark Pardus'un Öİ'ye sponsor olması ancak bunun gerekçesi belli değil, yani Pardus neden X sitesine değil de Öİ'ye sponsor oluyor bilmiyoruz.

Yıllar önce bana Öİ'de forum yöneticiliği teklifi geldiğinde kabul etmemeyi görevden kaçmak olarak algılamıştım, bunun nedeni Öİ'nin resmi destek kanalı olmasıydı. Bu nedenim ortadan kalkınca 2 yıldan fazladır sürdürdüğüm forum yöneticiliği görevini de sürdürmeyeceğimi bildirdim.

Aynı mesajdaki "Öİ süreçlerine aktif olarak katılmayıp, sponsor olarak durmaya karar verdik" ifadesiyle artık Öİ süreçlerinin de tamamen gönüllülere devredildiğini öğrendik, tabii başka bir değişiklik yapılmazsa.

Evet gelişmeler böyle ve Öİ'nin bugünkü durumu şu; süreçleri işletecek bir yönetim organizasyonu bulunmayan bir topluluk ve teknik olarak bakımı ve geliştirilmesi yapılmayan Pardus sponsorluğundaki gayrı-resmi bir site.


12 Mayıs 2011 Perşembe

Evimdeki sunucu için faaliyet belgesi mi alacağım?

BTK'nın 2007 yılında yayınladığı internet erişimi ve yer sağlayıcılara faaliyet belgesi zorunluluğu getiren yönetmeliğinde yer sağlayıcılar şöyle tanımlanıyor: ş) Yer sağlayıcı: "İnternet ortamında hizmet ve içerikleri barındıran sistemleri sağlayan veya işleten gerçek veya tüzel kişileri,"

4.Maddedeki hüküm de şöyle: (1) Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde erişim sağlayıcı olmak isteyen sermaye şirketleri ile yer sağlayıcı olarak faaliyet göstermek isteyen gerçek veya tüzel kişiler, hizmet vermeye başlamadan önce Kurum tarafından düzenlenecek faaliyet belgesini almakla yükümlüdür. (3) Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde, yer sağlayıcı faaliyet belgesi almaksızın yer sağlayıcılığı faaliyetinde bulunanların internet erişim hizmeti, Başkanlık kararıyla ilgili erişim sağlayıcı tarafından durdurulur.

Ancak internete bağlı herhangi bir bilgisayarı yer sağlayıcı (sunucu) olarak kullanmak çok kolay. Evindeki bilgisayarı kişisel ihtiyaçları için sunucu olarak kullanmak isteyenler olabileceği gibi kendi kurumsal ihtiyaçları için küçük FTP, HTTP, Jabber vb. servislerini kullanmak isteyen küçük işletmeler de olacaktır. Zaten ISS'ler bireysel internet erişimini arttırmak için bir yarış içerisinde ve evlere ulaşan bant genişlikleri de giderek artıyor.

Şimdi evimde kişisel ihtiyacım için kuracağım sunucum için yetki belgesi almak zorunda mıyım?

4 Mayıs 2011 Çarşamba

İletişim özgürlüğüne orantısız güç ve 22 Ağustos infazı

22 Ağustos 2011 Günü ile birlikte T.C. Devleti internet içeriğini yasal yollarla filtre eden Çin ve İran gibi az sayıdaki devletlerden birisi olarak tarihe geçecek. Bugün çok masum ve faydalı gibi gösterilmeye çalışılan uygulama aslında objektif hiçbir kriteri bulunmadığı için nereye kadar genişletilebileceği belli olmayan bir belirsizlik ve diken üstünde olma haline neden olacak.

Yıllar önce ilk yasaklar gündeme geldiğinde bazı forum sitelerinde filtreleme sisteminin gerçekte bir ihtiyaç olduğunu yazmıştım. Zaten filtreleme basit bir uygulamadır, kurumlar yerel ağlarında kendi ihtiyaçları için her zaman kullanıyordu. İnternet kafe gibi umuma açık yerlerde de 18 yaş düzenlemesi ve filtre yazılımı zorunluluğu konusunda çeşitli yasal önlemler zaten alınmıştı. Bireysel kullanıcılar için de pek çok yazılım seçeneği halihazırda bulunuyor.

Tüm bu imkanları yok farz etsek bile internet servisi sağlayıcı kuruluşlar abonelerine bu imkanı sağlayabilecek altyapıya sahipler veya istenildiğinde kolayca kurabilirler, ki yanlış hatırlamıyorsam Türksat böyle bir hizmeti zaten isteyen kullanıcıları için sunuyor. Bu tür hizmetler servis sağlayıcılar için hizmet, kalite, reklam ve pazarlama stratejilerinde rekabetçi fark yaratma enstrumanı olarak kullanılması beklenen şeylerdir. Eğer böyle bir hizmet bulunmuyorsa kullanıcıların talep etmesi ile zaten bir pazarın ister istemez oluşması serbest piyasanın gereğidir. Böyle bir hizmeti bugüne kadar sunmayan ISS'lerin de bu konuda sorumsuzluğu var, şimdi elden kaçan fırsattan pişman olmuşlar mıdır merak ediyorum.

İşin daha ilginci ise 22 Ağustos infazının masum gösterilme çabası. Baskın siyasi güçlerin etkisi altındaki kurumların, sansürü hiçbir objektif kritere dayanmadan muhakeme etmelerine ve uygulamalarına izin veren bir yasaya dayanan bu uygulamanın, cinsel istismar ve uyuşturucuyu özendirmeyle mücadele etme çabası olarak gösterilmeye çalışılması konuyu çarpıtmaktan başka bir şey değil.

Böyle bir sansürün, çocukların (subjektif) uygunsuz içeriğe erişimini engelleme bahanesinin arkasına saklanarak yapılmak istenmesini, bu konudan habersiz vatandaşların masum hassasiyetlerini kullanarak sansürü meşru göstermeyi kolaylaştırma çabası olarak görüyorum. Uyuşturucu bağımlılığı ile mücadele olarak sunduğunuzda kim hayır diyebilir? Ama iş temel anayasal bireysel özgürlüklere gelmiş dayanmış durumda.

Sansürü yasal ve meşru hale getirip iletişim ve bilgilenme özgürlüğünü infaz ettikten sonra geriye konuşulacak bir şey kalmıyor. Baskın siyasi otoritenin hoşa gitmeyen, uygun bulunmayan gibi keyfi filtresi DİKTA edilebilir hale gelecek.

Önümüzde seçimlerin olması 22 Ağustos infazını durdurmak için iyi mi kötü mü bilemiyorum. Bugünlerde bazı STK'larda 22 Ağustos için neler yapılabileceği tartışılıyor ancak her şeyin seçim kargaşasında kaybolup gitmesi ihtimali var. Eğer 22 Ağustos infazı seçim malzemesi yapılırsa da siyasi olarak bölünmüş toplumun bir kesiminde ön yargılar oluşması ve konunun temel iletişim ve bilgilenme özgürlüğü savunmasından çıkıp basit bir siyasi çekişme malzemesi olması ihtimali var.

İnterneti gogıl, feysbuk ve msn olarak anlayan milyonlarca insana gerçekleri anlatma zorluğu ise işin başka bir boyutu veya işin özü.


27 Nisan 2011 Çarşamba

TİB Performansının doruğunda

İnterneti çocuklar için güvenli hale getirmenin yolu bulunmuş, işte alan adlarında bulunması yasaklı kelimeler listesinden bir demet;
  • atesli
  • escort
  • dump
  • hikaye
  • homemade
  • nefes
  • yerli
  • tube
  • turbanli
  • zoo
http://www.scribd.com/doc/54049096/Alan-Ad%C4%B1-Yasaklar%C4%B1

13 Nisan 2011 Çarşamba

GWT uygulaması ve Django arasında iletişim

Önceki yazıda GWT projesini Django ile sunmayı yazmıştım, bakmadıysanız önce ona bakmanız iyi olur.

GWT 2.2'nin yeni projelerde ürettiği örnek kod bir metin girişi ve bir "Send" düğmesi oluşturuyor ve Java sunucusuna bu metni gönderiyor. Aşağıdaki örnek bunu Django uygulamasına gönderip gelen cevabı da metin giriş kutusuna yazıyor. Kodun tamamını vermiyorum, nasıl çalıştığının anlaşılması yeterli olacaktır, GWT kodu SDK belgelerindekinin neredeyse aynısı zaten. Django kodu da açıklama gerektirmeyecek kadar kısa.

test.java

String url = "action";
final RequestBuilder builder = new RequestBuilder(RequestBuilder.POST, URL.encode(url));
builder.setHeader("Content-Type", "text/plain");

try {
@SuppressWarnings("unused")
Request request = builder.sendRequest(textToServer, new RequestCallback() {

@Override
public void onResponseReceived(Request request, Response response) {
if (200 == response.getStatusCode()) {
nameField.setText( response.getText() );
} else {
nameField.setText( "Server error" );
}
}

@Override
public void onError(Request request, Throwable exception) {
nameField.setText("Connection error");

}
});
} catch (RequestException e) {
// TODO Auto-generated catch block
nameField.setText("Unknown error");
}



urls.py

from django.views.decorators.csrf import csrf_exempt

@csrf_exempt
def action(request):
return HttpResponse("Your name is : %s" %request.raw_post_data )


urlpatterns = patterns('',
('^$', entry),
('^test/(.*)$', "django.views.static.serve", {"document_root":settings.STATIC_DOC_ROOT}),
('^action$', action),
)


Bu iletişim yöntemini JSON verilerini taşımak veya kendi XML-RPC yapınızı kurmak için kullanabilirsiniz.

11 Nisan 2011 Pazartesi

Django ile GWT projesini sunmak

Web projeleri için Django sunucu tarafında güçlü ve kullanımı rahat bir araç, aynı şekilde GWT'de istemci tarafında güçlü ve geliştiricisini rahat ettiren bir teknoloji. Bu ikisinin birlikte kullanımı kulağa hoş gelse de böyle bir kullanım GWT'nin sunucu imkanlarını, Django'nun da template sistemini (kısmen) kullanmaktan vazgeçmek demek.

Eclipse ile GWT projesini derleyince proje dizinindeki /war dizinine sunulacak dosyaları oluşturuyor. Bu dizin Django projesinin de kök dizini olarak kullanılabilir. Test isimli bir GWT projesi derlendiğinde ve Django ile yeni proje oluşturulduğunda şöyle bir dizin yapısı oluşuyor.

 /war
Test.html
Test.css
__init__.py
manage.py
settings.py
urls.py
test
|_...


Bu yapıda html ve css dosyası ile GWT'nin doğrudan erişime ihtiyacı olan test dizinini sabit içerik olarak sunmak gerekiyor. Bunu kullanacağınız sunucudan (Apache, nginx vs.) ayarlamak mümkün, bende kolay olduğu için önce öyle yapmıştım. Django projesi için ayrı bir dizin oluşturup sabit dosyaları doğrudan Apache'nin sunmasını sağladım. Ancak önemli bir sorun çıktı, Django kendi sunmadığı html sayfalarından gelen POST/GET çağrılarını kabul etmiyor. Sonuçta aşağıdaki değişiklikleri yaparak içeriği Django'nun sunmasını sağlamak gerekiyor.

 #Settings.py
ROOT_URLCONF = 'urls' #Çünkü projemiz kök dizinde
import os
TEMPLATE_DIRS = ( os.path.dirname(__file__).replace('\\','/'), )
STATIC_DOC_ROOT = os.path.dirname(__file__).replace('\\','/')+"/test"


Test.html Dosyasını Django'dan template olarak yüklemek için TEMPLATE_DIRS'ı dosyanın bulunduğu dizin olarak tespit ediyoruz, zaten bu sayfa bir defa yüklendikten sonra başka bir sayfa yüklenmeyecek. GWT Dosyalarının bulunduğu /test dizinini de sabit içerik dizini olarak tespit ediyoruz.


1:  #urls.py
2: from django.conf.urls.defaults import *
3: from django.template import loader, Context
4: from django.http import HttpResponse
5: from django.conf import settings
6:
7:
8: def entry(request):
9: t = loader.get_template('Test.html')
10: return HttpResponse(t.render(Context()))
11:
12:
13: urlpatterns = patterns('',
14: ('^$', entry),
15: ('^test/(.*)$', "django.views.static.serve", {"document_root":settings.STATIC_DOC_ROOT}),
16: )

Son olarak Test.css kök dizinde olduğu için onu /test içerisine taşımak, Test.html içerisinde de yolu değiştirmek gerekiyor.

<!-- Test.html -->  
<link type="text/css" rel="stylesheet" href="test/Test.css">

5 Nisan 2011 Salı

Web kamerası ile nesne takibi

Göz veya parmak hareketlerini web kamerası ile yakalayıp bunu referans alarak fareyi kontrol etmek çok zor bir geliştirme olmaz diye düşünmüştüm geçenlerde. Belkide birisi yapmıştır diye bakınırken bu videoya rastladım;


http://www.youtube.com/embed/1GhNXHCQGsM

http://www.geek.com/articles/tagged/zdeneki-kalai/

Öğrenci dediğin böyle olur yav :)

30 Mart 2011 Çarşamba

Etkinlikler neden kayıt altına alınmaz?

Cebit 2011 oturumlarının videoları yayınlanmış, darısı özgür yazılım günlerinin başına. Ülkemizde geçtiğimiz yıllarda Linux ve özgür yazılım adına gerçekleşen pek çok etkinlik kayıt altına alınmamış sanıyorum, böyle bir gelenek yok. Bu seminer videolarını çekmek ve yayınlamak çok mu zor yoksa başka bir engel mi var acaba?

22 Mart 2011 Salı

Linux görüntü yöneticileri X ve Wayland

Yıllar önce Wayland konsunda kısa bir günlük yazısı yazmıştım. Geçenlerde bir teknoloji sitesinde X ve Wayland hakkında güzel bir makale görünce de ilk yazımın devamı niteliğinde kısa bir özetini yapmak istedim.

X'in hikayesi


1980'lerin Başında bir MIT mühendisi olan Bob Scheifler bilgisayarlar için yeni grafik görüntü leme sisteminin prensiplerini ortaya koydu ve çalışmasına X adını verdi, çünkü çalışmasını V işletim sisteminde bulunan W grafik sistemi üzerinde yapmıştı. Böylece o ve arkadaşları bir devrimi ortaya çıkarmış oldular, çünkü çalışmaları kısa sürede UNIX ve benzeri sistemlerde standart grafik arayüz olarak kullanılmaya başlandı, ve hala kullanılıyor. X, O günlerdeki rakip teknolojilere göre çok gelişmiş özellikler ve prensiplerle geliştirilmişti.

X'i Bu kadar efsanevi yapan şey ağ üzerinde çalışmaya imkan veren ilk grafik görüntüleme sistemi olmasıydı. Zaman paylaşımlı bir sunucu üzerinde çalışan bir X sunucusu ağdaki istemciler tarafından kullanılabiliyordu. Zaten X sunucusu donanımdan bağımsız ve tamamen ağda hizmet verebilecek şekilde tasarlanmıştı. Herhangi bir UNIX üzerinde X çalıştıran bir istemcinin pencere ve görüntüleri farklı bir donanım ve farklı bir UNIX sistemi tarafından kullanılabiliyordu. Aslında X, son işlemden (render) soyutlanmış bir yapıdadır, temel işaretleme aygıtlarının kullanımının yanında basit pencereleme işlevlerini taşır ama modern arayüz oluşturulması ve yönetimini araç takımları ve pencere yöneticileri gibi harici süreçlere bırakır.

X Projesi MIT yönetiminde ve Bob Scheifler liderliğinde geliştiriliyordu ancak pek çok üreticinin ilgisini çekiyordu. Sonunda aralarında DEC gibi büyük teknoloji şirketlerinin de olduğu bir grup üreticinin katkı verdiği MIT X konsorsiyumu özgür bir lisans ile kaynak kodları yayınlamaya karar verdi. (Bu konsorsiyum halen X'in haklarını gözetmektedir.)

Ancak 90'lı yıllar boyunca tekil masaüstü sistemler olarak PC satışlarının artması ve yaygın olarak kullanılmaya başlanması X sunucusunun en üstün olduğu ağ imkanlarının çoğunlukla kullanılmamasına neden oldu. Aynı dönemlerde bilgisayarların grafik donanımları da çok hızlı gelişmeye başlamış ve daha çok grafik ve video çizim özelliklerine ihtiyaç duyulmaya başlanmıştı. Donanımların çeşitliliği ve hızlı gelişim temposu yavaş yavaş X'in imkanlarının dışına çıkmaya başlamıştı. Bu dönemde X'in bu çok çeşitli donanımlara Linux ortamında nasıl erişim sağlayacağı da önemli bir sorun haline geldi. Bu soruna X'in günün ihtiyaçlarına göre yavaş kalan gelişimi de eklenince 2004 yılı civarında Linux dünyasında projeye karşı bir hayal kırıklığı başladı.

Bu sorunları aşmak için Thomas Hellstrom, Eric Anholt ve Dave Airlie tarafından geliştirilen ve TTM (Translation Table Maps) adını verdikleri bir önbellekleme sistemi 2007 yılında kullanılmaya başlandı. TTM, Tüm uygulamaların kullanabileceği ve GPU ile CPU arasında veri senkronizasyonu yapan bir grafik veri önbelleği olarak tasarlanmıştı. Bu sayede uygulamalar grafik verilerin işlenmesi için beklemek zorunda kalmayacak ve hızlanacaktı. Bu geliştirme Linux topluluğunda büyük coşku ve beğeni ile karşılandı. Böylece tüm Linux grafik sürücülerinin kullanabileceği bir bellek yönetim sistemi kullanılabilir olmuştu.

Ancak TTM çok büyük bir kod yığını olmakla eleştiriliyordu. Açık kaynaklı Linux grafik sürücüleri basit API'lere ihtiyaç duyuyordu ancak TTM karmaşık bir API'ye sahipti. Bu geliştiricilerin hoşuna gitmemişti ve zamanla bazı performans sorunları da olduğu ortaya çıktı. Bunun üzerine halen Intel'de çalışmakta olan Reenter Keith Packard, Eric Anholt'un da yardımıyla 2008 yılında TTM için yeni bir API yazdı. GEM (Graphics Execution Manager) adını verdikleri yeni yapı genelde mevcut Kernel fonksiyonlarını kullanacak şekilde değiştirilerek küçültülmüş ve bazı değişikliklerle geliştirmenin video aygıtının işlemleri ve GPU'nun bellek yönetimine odaklanması sağlanmıştı.

GEM, Linux grafikleri için önemli bir gelişmeydi ama Keith Intel'de çalıştığı için öncelikle Intel'in açık kaynak Linux sürücüleri GEM'e uygun olarak geliştirilmişti. Intel haricindeki sürücülerin GEM'e geçişi yavaş ilerliyordu, AMD de bu konuda isteksizdi.

GEM ve TTM, Uygulamaların grafik ve 3D ihtiyaçları için çözümler sunmaktadır ancak asıl sorun OpenGL, Qt ve Gtk+ gibi büyük boyutlu kütüphaneler ile kernel arasında danstaki yaşlı bir kadın gibi duran eski X'tir. Bugün dans etmek isteyen herkes X ile dans etmek zorunda. X, pek çoğu GPU'nun bile olmadığı yıllarda yazılmış milyonlarca satır koddan oluşuyor ve modern grafik ihtiyaçlarını karşılayacak durumda değil. Bu yaşlı kadının artık sandalyesine oturması gerekiyor.

Wayland, yeni görüntü yöneticisi

Yazılım mühendisi olan Kristian Høgsberg, Massachusetts'deki Wayland kasabasına doğru arabasını sürerken grafik çıktılarının doğrudan Kernel'e gönderileceği, uygulamaların doğrudan GPU'ya ulaşabileceği bir tasarımı net bir şekilde düşünmeye başlamış. Herkesin harika bir fikri olabilir ama üzerinde çalışılmadığı sürece bunlar günlük yaşamın kargaşasında kaybolup gidebiliyor. Oysa Høgsberg kısa sürede temel kütüphaneleri yazmaya başlamış ve iki haftada az çok çalışan bir sunucu geliştirmeyi başarmış. (O günlerde teknoloji sitelerinin birinde kıyıda köşede kalmış bir yazıdan bu gelişmeyi öğrenmiş ve bir günlük yazısı yazmıştım.)

Wayland, X sunucusuna hiçbir bağımlılığı olmayan bir son işlem API'si kullanıyor. Ancak geriye dönük uyumluluğu sağlamak için X sunucusu Wayland'ın bir istemcisi konumunda çalışabiliyor. Wayland, X'in eskiden yaptığı gibi sadece protokolleri tanımlıyor ve X ile birlikte çalışıyor. Böylece mevcut X kullanan yazılımlar da eskisi gibi çalışmaya devam ediyor. Wayland X'ten farklı olarak kendi birleşiklik yöneticisini (compositing manager) kullanıyor, X ise bunun için harici süreçlere ihtiyaç duyuyor. Wayland günümüzde Kernel'de bulunan GEM, evdev (input drivers) ve kms (kernel mode switching) teknolojilerini ve DRI2 (Direct Rendering Infrastructure) kullanıyor.

Arkasında Intel ve RedHat bulunan bu yeni teknoloji X için çözülmesi zor görünen pek çok geleneksel sorunu çözmeye yaklaşmış görünüyor. Ancak NVIDIA gelişitiricilerinin Wayland'ı desteklemek için şimdilik planlarının olmadığına dair bir açıklama yapıldığı söyleniyor ama Linux topluluğunda işler üreticilerin desteği olsa da olmasa da bir şekilde yürür. Ters mühendislik yoluyla geliştirilen Nouveau sürücülerinde Wayland için çalışılıyor. AMD ise bu konuda NVIDIA'dan daha iyi durumda. Birkaç yıldır Fglx (FireGL and Radeon for X) adıyla açık kaynaklı sürücüler üreten firma bu sürücüyü düzenli olarak güncelliyor. Yine de özgür yazılım topluluğunun istekleri bu firmaların yapılacaklar listesinin baş sıralarında değil.

Intel ise sürücülerinin Wayland ile daha performanslı çalışmasını sağlayacak geliştirmeler için Wayland geliştiricilerini kiralayacak kadar büyük destek sunuyor. Belki de buna güvenen Ubuntu yeni sürümlerde yeni masaüstü yöneticisi Unity ile birlikte Wayland'ı kullanılacağını duyurdu.

10 Mart 2011 Perşembe

Yazılım geliştirme nasıl yapılır? :)

Javascript Flash'a alternatif olursa artık şaşırmayacağım

2000'li Yıllar ile Adobe Flash nedeniyle biraz gölgede kalan Javascript, Google sayesinde son yıllarda altın çağını yaşamaya başladı.

Bugün Google, neredeyse tüm internet teknolojisini JS'e dayandırıyor ve geliştirdiği kütüphanelerle sınırları zorlamaya devam ediyor. Belkide bu sayede tarayıcıların JS motorları da performans ve güvenlik konusunda sürekli geliştiriliyor. Bu da JS'e dayalı Google harici teknolojilerin de geliştirilmesini tetikliyor olsa gerek.

Buna son örnek JS+SVG teknolojilerinin swf dosyalarını oynatmak için kullanıldığı Smokescreen teknolojisi. İnternette görünce "hah sonunda bunu da yaptılar" dedim. Aslında Flash dosyalarını oynatmak değilde JS+SVG ile bambaşka bir Flash alternatifi geliştirilebilir diye zaman zaman düşündüğüm oluyordu. Smokescreen, Quake2'nin GWT portundan sonra beni şaşırttı. Benim bildiğim HTML5, GWT, WebGL ve Smokescreen gibi teknolojiler Flash'ın alanını daraltmaya kararlı görünüyor. Eh, bir gün Flash Silverlight ile bir çukura gömülürse hiç kimse üzülmez herhalde.

1 Mart 2011 Salı

Kafayı kuma gömmeye devam...

Birileri bilmediğimiz bir suç işlemiş ve cezası milyonlarca kişinin özgürlüğü elinden alınarak kesiliyor yine, Diyarbakır 5. Asliye Ceza Mahkemesi, 14.01.2011 tarih ve 2011/156 sayılı kararıyla blogspot'a erişim engelleme kararı çıkmış.

26 Şubat 2011 Cumartesi

KDE Ayarlarını konsoldan değiştirmek ve Dbus ile bilgi almak

KDE'deki bir plasma programcığının ayarları ile ilgili gogılda bir şeyler ararken gözüme ilginç bir komut takıldı;

qdbus org.kde.kwin /KWin org.kde.KWin.compositingActive

Kwin efektlerinin açık olup olmadığını true/false olarak döndürüyor. Komut yardımına bakarsanız KDE ile ilgili pek çok konuda bilgi sağlayan metodlara ulaşabilirsiniz, örneğin;

qdbus org.kde.kwin /KWin

Komutu ile Kwin metodlarının listesini alabilirsiniz, servis listesi için parametresiz çalıştırmak yeterli. Dbus'u yüzeysel olarak bilenler için çıktılardan yolunu bulmak kolay olacaktır.

Açtığım bazı forumlarda da şunu gördüm;

kwriteconfig --file kwinrc --group Compositing --key Enabled false

KDE'nin ayarlarını, yani rc dosyaları değiştirmek için kullanılıyor, örnekte masaüstü efektini konsoldan kapalı olarak ayarlamış oluyoruz. RC Dosyalarını bilenler için komutun kullanımı oldukça açık görünüyor.

Oyunlarda KDE efektlerini otomatik kapatmak/açmak

Hemen aklıma Özgürlükiçin.com forumundaki bir soru geldi, FPS oyunlarını açarken masaüstü efektlerinin otomatik kapanması, oyundan çıkınca otomatik açılması isteniyordu, efektler bazı sistemlerde performans kaybına neden olabiliyor çünkü.

Eh yukarıdaki komutla bu işi yapmak zor değil, örneğin meşhur Urbanteror oyunu için bunu yapmak istersek oyunun menü seçeneğini düzenlemek yeterli olacak. Ama menü düzenleme aracındaki komut alanı kısa olduğu için ve komutumuz uzun olduğundan rahat çalışmak için boş bir Kwrite penceresi açıp aşağıdaki tek satırdan oluşan komut dizinini boş sayfaya yapıştırın.

kwriteconfig --file kwinrc --group Compositing --key Enabled false; (kwin --replace&); ***; kwriteconfig --file kwinrc --group Compositing --key Enabled true; (kwin --replace&)

Sonra menü düzenleyicisini açıp oyunun menü seçeneğindeki komutu (örneğimizde urbanterror) kopyalayıp *** yerine yapıştırın, Kwrite'daki komutumuz şöyle olacak;

kwriteconfig --file kwinrc --group Compositing --key Enabled false; (kwin --replace&); urbanterror; kwriteconfig --file kwinrc --group Compositing --key Enabled true; (kwin --replace&)

Son olarak bu komut dizisinin tamamını menü seçeneğindeki komut alanına yapıştırın ve kaydedin.

22 Şubat 2011 Salı

Pardus Kurumsal sürümü nasıl kurumsal olur?

Pardus Kurumsal 2 yayınlandı ve yarın (23 Şubat 2011) tanıtımının yapılacağını öğrendik. Kurumsal sürüm hakkında 3 yıllık destek sağlanacağı ve kararlı paketlerden oluşturulan bir dağıtım olduğundan fazla bir bilgi yok. Pardus ekibinin uzaktan yönetim için bazı teknolojiler geliştirdiği gibi bazı bilgileri de projeyi yakından takip edenler az çok biliyor.

Ben RC sürümünden bugüne iş yerindeki bilgisayarımda kullanıyorum. Klasik ofis işleri dışında afiş vb. ihtiyaçlar için amatör grafik işleri de çıkarıyorum. Yaşadığım birkaç önemli hata nedeniyle hala RC sürüm kullanıyormuşum gibi hissetsem de bunların dışında oldukça rahatım. Özellikle LibreOffice hesap tablosundaki yazdırma hatası tam bir nazar boncuğu olmuş durumda.

İş donanımlara gelince bir Linux dağıtımı kullanıyor olmak duruma göre büyük bir şans veya büyük bir talihsizlik oluyor. Ben her ikisini de yaşadım, bilgisayarımdaki tüm donanımlar ve renkli lazer yazıcım ve iş yeri ağındaki birkaç yazıcı ile hiçbir sorun yaşamadım her şeyi otomatik tanıdı sürücü yükleme vs. olayını unuttum gitti, bu gerçekten büyük rahatlık. Ama HP'nin Linux için sürücü üretmediği tarayıcı cihazı için kimsenin yapabileceği bir şey yoktu, onu da VirtualBox ile bir Windows kopyası kurarak çalıştırabildim.

Her neyse Kurumsal 2'den memnunum şimdilik, ancak konu kurumsal olunca şu aşamada konunun teknik tarafından ziyade sunum kısmı daha önemli.

Kurumsal 2 nasıl kurumsal olur? diye sormak lazım.

Evet, Kurumsal 2 çok başarılı ve kararlı bir Linux dağıtımı olsa bile bu tek başına kurumsal olarak tercih edilmesi için bir neden olamaz. Şu hep lafı geçen ama ne olduğu üzerine şimdiye kadar pek konuşulmayan (veya benim duymadığım) ekosistem olayı Kurumsal çözümler için hayati bir konu. Çözüm ortaklığı, göç ortaklığı ve kurumsal destek gibi yatırımlar bir kurumsal sürümü kurumsal yapacak şeylerdir diye düşünüyorum.

Bu sektörün içinde olmayan ve uzaktan takip eden birisi olarak Türkiye'de bu konuda yeterli iş gücü ve bilgi birikimi olduğunu sanıyorum ancak Linux ve özgür yazılım pazarı bugüne kadar hep çok küçük olduğu için bu konuda iş yapan firmalar da büyük sermayeli ve yaygın hizmet ağı bulunan firmalar değiller.

Böyle bir ortamda Pardus Kurumsal'ın hızlı bir patlama yaparak yaygın kullanıma kavuşmasını beklemek gerçekçi görünmüyor. Pardus belki de, sığ olan piyasadaki mevcut oyuncuların yanında Pardus için hizmet üretecek yeni firmaların doğmasını sağlayarak kendi ekosistemini kendisi oluşturacak. Bu kısa vadeli bir süreç olmayabilir ancak uzun vadede Pardus'a hem teknik hem ekonomik açıdan çok büyük bir rahatlık sağlayabilir.

Örneğin bugün için ütopik bir örnek şöyle olabilir: Bir bilişim çözümü şirketi kendi çözümlerini Pardus teknolojilerini kullanarak ama paketleri kendi ihtiyaçları doğrultusunda derleyip kendi bakımını yaptığı özel deposu üzerinden müşterilerine sunmak isteyebilir. Böyle bir çalışma artık Pardus olmayacaktır, kendi yaşam döngüsü ve geliştirme süreci içinde var olacaktır.

Yine de bu dal projenin geliştiricileri Pardus teknolojilerindeki hatalara yama üretecek, ihtiyaçları doğrultusunda geliştirmeler yapacak, bu dal projeden Pardus projesine teknoloji ve iş gücü katkısında da bulunacaktır. Tüm bunları da kendi ekonomik güçleri ile yapacaklar.

Buradaki çıkış noktası dallanmanın amacı ve ihtiyaçlar, yani yukarıdaki örnekteki gibi şirketin tam kontrolündeki bir dağıtım ihtiyacı ve üzerine eklemlenmiş özel bir ticari teknoloji amacının Pardus'a büyük geri dönüşler sağlayacağı açık.

Bugün için ayakları daha bir yere basan iyimser bir örnek ise destek firmalarının sayısının artmasını, hızlı büyümesini ve rekabetin artmasını sağlayacak büyük göç projelerinin hayata geçirilmesi olabilir. Büyük kelimesi geçince Türkiye'deki en büyük müşteri hala kamu kurumları olduğu için gözler doğal olarak hemen kamuya çevriliyor. Gerçekten de kamu kurumları ekosistem ve piyasanın patlamasını sağlayacak ölçüde büyük bir pazar, ancak konu kamu kurumları olunca hem büyük bir şans hem de şanssızlık ihtimali kendini gösteriyor çünkü doğal piyasa şartlarının tam olarak geçerli olmadığı bir alan orası.

Kamu idaresinin önümüzdeki yıllarda Pardus teknolojilerine göç için harekete geçeceğine dair en küçük bir beklenti bile bugün piyasayı zıplatmaya yetecektir. Harekete geçilmesi ise birkaç yıl içerisinde destek firmalarının kendi teknolojilerini Pardus üzerinde geliştiren ARGE şirketlerine dönüşmelerine ve 5 yıl içerisinde uluslararası pazara açılmalarına kadar varacak zincirleme bir etkiye yol açabilir. Birkaç yıl sonra taşra caddelerinde Pardus logosu giydirilmiş araçları içerisinde iyi giyimli kişiler görürseniz böyle bir senaryonun gerçekleştiğini anlayabilirsiniz.

Kötü senaryo ise, kamunun göç için bir irade göstermemesi sonucunda ancak bazı kurumların kendi iç çabaları ve bütçeleri ile münferit göç yatırımlarına kalkışmaları, oluşacak sığ bir pazar ve gelişemeyen destek firmaları olarak çizilebilir. Pardus logosunu sadece "Veryansın Teknoloji firması ile Pardus çözümleri" başlığı taşıyan internet reklamlarında görüyorsanız da böyle bir durumun gerçekleştiğini anlayabilirsiniz. :)

Bugüne gelirsek, (geçmiş 5 yılın tecrübesine de bakınca) kötü senaryoya yakın olduğumuzu hepimiz biliyoruz galiba, ancak kamu politikalarının seçimden seçime hatta akşamdan sabaha nasıl değişebileceğini de. Ne yani, projenin geleceği böyle bir ihtimale mi kalmış? diye düşünüyor olabilirsiniz. Böyle bir hareketin kendiliğinden ortaya çıkmasını kast etmiyorum sadece nasıl olacağı veya neler yapılırsa gerçekleşeceği konusunda bir fikrim yok, belki de bu konuda bir beyin fırtınası veya bir çalıştaya ihtiyaç vardır.

Bunlar benim kısıtlı bilgim ve konunu biraz kıyısında kalmış basit bir kullanıcı olarak düşüncelerim ve Kurumsal sürümler için gelecek vizyonum. Umarım yarın yapılacak tanıtımda proje yöneticisinin daha gerçekçi ve ikna edici bir gelecek vizyonu sunduğunu ve hedef analizi yaptığını basından okuruz.

18 Şubat 2011 Cuma

Dino (Dnsomatic.com ip güncelleme istemcisi)

Evinizdeki internet bağlantısında OpenDNS servisinin filtreleme hizmetini kullanmak istiyorsanız veya sunucunuzdaki ftp, http, vnc gibi servislere ücretsiz bir alan adı üzerinden erişmek istediğinizde ip adresinizi bu servislere kayıt etmeniz gerekiyor. Ip adresiniz sabit değilse bu işi düzenli ve otomatik olarak yapacak bir araca ihtiyaç oluyor.

Aslında bu iş oldukça basit ve ddclient gibi başarılı araçlar zaten var ancak bunların bir arayüzü yok. Bu açıdan Dino'nun kullanımı oldukça kolay.

Bir başka OpenDNS hizmeti olan Dnsomatic.com servisi ise ip güncellemeye ihtiyaç duyan popüler pek çok servisteki hesaplarımıza tek tek güncelleme yapmaktan bizi kurtarıyor. Tüm bu servisleri önce dnsomatic.com hesabınıza kaydediyorsunuz, sonra dnsomatic'e tek bir güncelleme isteği gönderiyorsunuz, o sizin için kayıtlı tüm servislerinizi güncelliyor.




https://github.com/alierkanimrek/dino

http://www.ozgurlukicin.com/forum/gonullu-calismalar/20861/?page=1

12 Şubat 2011 Cumartesi

Ortaya karışık Pardus, Paso, Pog, Dnsomatic, Dino ve Imageshack salatası

Uzun zamandır günlük yazmamışım, az günlük yazdıkları için hep eleştirdiğim Pardus gelişitiricilerini daha iyi anlıyorum galiba :)

Son günlük yazımdan bugüne Pardus 2011 yayınlandı, hatta üzerine güncellemeler bile geldi ama ne acıdır ki ülkemizde hiçbir yerde doğru düzgün bir Pardus 2011 incelemesi göremedim. Yurt dışından bazı incelemeler okudum ama sanki Pardus Türkiye'de geliştirilmiyormuş gibi ülkemizden çıt yok. Belki de ben görmedim bilemiyorum, zaten bu muhabbetin sonu özgür basın tartışmasına kadar gider şimdi :P

Bu arada ben nightware çalışmalarına yavaş da olsa devam ediyorum, Pardus seçkileri hazırlamak isteyen kullanıcıların işini kolaşlaştırmak amacıyla Pardus 2009 için yazdığım Paso'yu 2011 için revize ettim ve geçenlerde Öİ forumlarında Alpha sürümünü duyurmuştum.


Paso öncekine göre biraz daha basit ve sade bir kullanıma kavuştu ve hızlandı. Ayrıca OpenDNS servisinin internet filtresi hizmetini kullanmak isteyen Pardus 2009 kullanıcılarının dinamik ip ardeslerini güncelleyen POG adında bir araç geliştirmiştim ve Pardus 2009 depolarına girmişti bu. POG'u bir elden geçireyim derken OpenDNS yönetiminin genel bir dinamik ip güncelleme servisi işletmeye başladığını gördüm. http://www.dnsomatic.com/ Adresinden ücretsiz abonelik alabileceğiniz bu servise OpenDNS, Sitelutions, EveryDNS, DynDNS gibi daha pek çok servise ait üyeliklerinizi kayıt edebiliyorsunuz ve tahmin edebileceğiniz gibi sadece Dnsomatic servisine ip güncelleme isteği göndermeniz yeterli oluyor, Dnsomatic tüm aboneliklerinizi sizin için güncelliyor.

Böyle güzel bir servis olunca ben de 2011 için POG'u rafa kaldırdım ve Dnsomatic servisi için DINO adında yeni bir istemci geliştirmeye başladım. Temel işlevleri yazdım, geriye küçük bir arayüz ekleme ve biraz test edilme işi kaldı.


Yine de Dnsomatic'in API'sini geliştirmesi lazım, örneğin kullanıcının kayıtlı olan servislerini almak veya bazı servisleri tek seferde güncellemek mümkün değil şu anda. Ekran görütülerini paylaşım sitesine yüklemek için 2009'da Imageshack'ın istemcisini kullandığımı hatırladım, Wine ile kurmuştum gayet güzel çalışıyordu, 2011 kurulumunda /home bölümüne işlem yapmadığım için Wine programlarını tekrar kurmak zorunda kalmamak güzel, Imageshack istemcisi hala sorunsuz çalışıyor.


18 Ocak 2011 Salı

Pardus Kurumsal'a ağ yazıcısı eklemek

Linux kullanımı konusunda plan ve prensipler olmadan hareket eden işletmeler kullanıma aldıkları donanımların üreticilerinin Linux sürücüleri sağlayıp sağlamadığını veya özgür sürücüler bulunup bulunmadığını genellikle dikkate almazlar. Özellikle ülkemizdeki kamu kurumlarında böyle bir planlama ne duydum ne gördüm. Bu nedenle Pardus açısından iş yerlerindeki özellikle kamu kurumlarındaki en büyük sorun herhalde Linux için planlanmamış makine parkı olacak.

Eh tabii kamu tüm bunlardan önce bir oturup Pardus kullanımı konusunda bağlayıcı veya teşvik edici düzenlemeler yapması gerekiyor veya geçtiğimiz yıllarda çoktan yapması gerekiyordu. Artık orasını büyüklerimiz bilir :)

Her neyse iş yerinde kullandığım Pardus Kurumsal'a Samba ağında bulunan bir Windows makinesine bağlı bir yazıcıyı şöyle ekleyiverdim.
  • Tasma'dan Yazıcılar'ı açıp Ekle>Yazıcı Sınıf Ekle tıklayarak ekleme penceresini açtım.
  • SMB Paylaşımlı yazıcı ve kullanıcı olarak Anonim seçtim.
  • Sırasıyla kullanılan Çalışma Grubunu, Sunucu olarak bilgisayarın ağdaki adını ve Yazıcı olarak yazıcının paylaşım adını yazdım ve İlerledim. (Hiçbirisinde Türkçe karakter yoktu , olsaydı sorun olur mu bilmiyorum)
  • Sonraki diyalogda yazıcı model ve sürücüsünü seçtim. (Brother MFC7420 için MFC9600 seçtim)
Önemli kısmı bu kadardı, sonra önerilen sürücü ve yazıcının adı gibi diğer diyalogları da doldurduktan sonra işlem tamamlanıyor ve yazıcı yazmaya hazır.

Yazıcının hangi sürücü ile çalıştığı konusunda Google ilk aramada yardımcı oldu, bir Ubuntu forumunda MFC9600 ile çalıştığını okudum, ancak bu tür sorgulamalar için internette bir veritabanı vs. var mı bilmiyorum, olsa iyi olur.