19 Aralık 2009 Cumartesi

Toz duman dağıldığında geriye ne kalır?

Geçenlerde Pardus kullanıcıları e-posta listesinde gergin bir kullanıcıdan paparayı yedim :) Bu aralar sinirler bayağı gergin, Pardus topluluğu Pardus dışındaki konularda daha çok tartışır oldu. Hem tarihe bir not düşülsün hem de hala duymayanlar vardır diyerek, biraz gevezelik edeyim.

Bildiğiniz gibi UEKAE'nin Pardus topluluk işlerini yürütmesi için özgürlükiçin.com sitesini kuran ve işleten şirket ile yaptığı sözleşmenin süresi 15 Ekim'de dolmasına rağmen, UEKAE'den kaynaklanan bütçe yetersizliği ve bazı diğer nedenlerle yeni ihale/sözleşme süreci gecikmeye uğramış. Halen bu sürecin devam ettiğini biliyoruz. Tüm bunları biraz gecikmeli olarak Proje yöneticisinin topluluk e-posta listesine gönderdiği bir mesajdan öğrendik. [1]

Bu gecikmenin, sözleşmesi biten şirketin topluluk adına işlettiği özgürlükiçin.com'a daha az personel ve zaman ayırmasına neden olduğunu gördük, sonuçta sitede haberler yayınlanamadı, hata düzeltmeleri ve geliştirme yapılmadı, e-dergi sekteye uğradı. Tabii topluluk işleri sadece özgürlükiçin.com ile sınırlı değil, geçtiğimiz yıllarda çeşitli illerde yapılan seminerler ve bazı diğer çalışmalar da bu kapsamda ve yükleniciye ekonomik olarak bayağı bir külfet getiriyor olsa gerek. Bu süreç halen devam ediyor ve neyse ki özgürlükiçin.com, gönüllülerin katkılarıyla Pardus tanıtım ve destek işlevini sürdürmeye devam ediyor.

Öi'deki yönetici görevim nedeniyle zaman zaman ilgili şirket yöneticisi Ali bey ile jabber'den konuşuyoruz, bundan 2-3 ay kadar önceki konuşmalarımızda sonraki ihaleyi alırlarsa 2010 yılı için düşündüğü projelerden bahsetmişti, o zamanlarda benim de bir kaç önerim olmuştu ve Pardus adına çok heyecanlamıştım. Bu günlerin yaşanacağını herhalde kimse beklemiyordu ve ha bugün düzelir ha yarın düzelir diye beklenen günler haftalara, haftalar aylara dönüştü. Demek ki neymiş? resmi kurum ile iş yapıyorsan asla kesin konuşma :D

Tüm bunlar ticari yaşamın her gün karşılaştığımız konuları ancak özellikle öi'deki belirgin durgunluk "bilginin olmadığı yerde meydan dedikoduya kalır" sözünü doğrular şekilde e-posta listelerinde ve forumlarda Pardus projesine mal edilmeye başlandı. Geliştiricilerin 2009.1 çalışmasından dolayı öi ile ilgilenmediğinden tutun Pardus projesinin geliştirmesinin durduğuna varana kadar neler neler yazıldı. Neredeyse her gün bir yerlerde bu düşüncelere cevap yazar olmuştum.

Bu düşüncelerin bir kısmı bilgisizlikten ama genelde korkudan yazılıyordu. Pardus kullanıcılarının büyük kısmı Pardus geliştirme süreçleri ile topluluk süreçlerinin işleyişi konusunda pek bilgi sahibi olmadığından (bilgilendirilmediklerinden de diyerek çuvaldızı batırabiliriz) yanlış olarak öi'deki durumu doğrudan Pardus'un geliştirilmesi ile ilişkilendirdi. Eh, Pardus'u seven ve gönül bağı kurmuş olan insanlar korkularını doğal olarak dile getirdi. Zaten proje yöneticisi de mesajında bilgilendirmeyi geç yapmakla hata ettiğini itiraf etti, herhalde o da böyle bir tepki beklemiyordu.

Her neyse, tüm bu toz dumanın geride kalmasına seviniyorum, Pardus projesi hedefleri doğrultusunda ilerlemeye ağır adımlarla devam ediyor, bu yavaşlıktan topluluk tarafı da nasibini almış oldu sonunda :D Yeni ihale sürecinin sonuçlanmasını ve yeni topluluk projelerini heyecanla bekliyorum...

Tam bu toz dumanın dağıldığı günlerde ilginç bir haber düştü listelere, PKD Başkanı Nihad bey geçen yıl satın aldığı bilgisayardaki kullanmayacağı Windows'u iade etmek için tüketici mahkemesine başvurmuş ve davayı kazanmış.

Bu haber haklı olarak herkesin sevinç naraları atmasına neden oldu, bende bu zorla Windows satışının bir nevi zulüm olduğunu düşündüğümden bir ohh çektim, çok şukür bu zulüm bitiyor galiba dedim. Ama hukuk ile ilgisi olan kullanıcılardan kararın emsal gösterilip gösterilemeyeceği veya temyiz süreci işleyip işlemeyeceği gibi konulardaki şüphelerinin gereksiz bir gerginliğe neden olduğunu gördüm.

Yine bilginin olmadığı yerde varsayımlar bilgi yerine geçmeye başlamıştı, çünkü açıklama mahkeme kararıyla birlikte yapılmadığından benim gibiler sevinçten dans ederken hukukçular ister istemez şüpheli yaklaşıyor, bunu da anlayışla karşılamak gerekir. Neyse ki karar yakında PLO e-dergi'de açıklanıyor, yeni bilgisayar alacaklar için iade prosedürü de yazılacakmış, bakalım yeni bilgisayar alan Linux kullanıcılarının tecrübeleri nasıl olacak. Üretici firmalar ne yapacak şimdi onu merak ediyorum. Eh biraz da onlar kara kara düşünsün değil mi? :D

Tüm bunlar yaşanırken geliştirici listesine düşen mesajlardan 2009.1'in sürüm takvimini okuduk, 15 Ocak'ta yeni KDE sürümü, yeni ekran kartı sürücüleri gibi yenilikler ve pek çok hata düzeltmesi ile pek çok kullanıcıyı hayal kırıklığına uğratmış olan 2009'un başka bir yüzle gönülleri çalacağını umuyorum. Pardus 64bit derleme çalışmaları ile ilgili ÇOMÜ'de yapılan çalışmaların da Pardus Wiki'sindeki güncellemelerini görüyorum.

Yani tüm bu toz duman, sinir stres içinde bir yerlerde birileri laf değil iş üretiyor demek ki. Yıllar sonra hatırlanacak olan da bu toz duman değil, 2009.1 olacaktır.

[1] http://liste.pardus.org.tr/pardus-kullanicilari/2009-December/058219.html

7 yorum:

  1. Bir özgür yazılım topluluğunun geleceğinin ve aktivitesinin ticari sözleşmelere bağlı olması bence çok kötü bir durum. Salt öi'yi eleştirmiyorum, genel konuşuyorum.

    Bu mesele Pardus'un fişinin ne kadar kolay çekilebileceğini gösteriyor mu yoksa göstermiyor mu... Zaman gösterecek.

    YanıtlaSil
  2. Temelde haksız değilsin Burak, özgür bir projenin ticari bağları olmadan da yaşayabilmesi gerekir, ideal olan budur belki ama pratikte ticari yaşamda yer alan RHEL, SUSE, Ubuntu gibi büyük dağıtımlara da bakınca işin öyle yürümediğini görüyoruz, Pardus'un bir istisna olmasını eminim en başta geliştiriciler çok isterdi, çünkü bu konudaki en büyük sıkıntıyı onlar çekiyor gibi görünüyor.

    Pardus gibi bir projenin kamuya bel bağlamış olması konusunda da ne düşündüğünü biliyorum, ama Pardus'u herhangi bir Linux dağıtımından ayıran en büyük özelliğini de biliyoruz.

    "Ulusal çıkarlara hizmet etmek" gibi bir amacı var, böyle bir konunun özel şirketlerin eline bırakılması da en az bir özgür projenin kamu kaynaklarına bel bağlamış olması kadar kötü olurdu.

    Ben bu konuda şöyle düşünüyorum; Pardus'u tarihteki İş Bankası örneğine benzetiyorum.

    YanıtlaSil
  3. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  4. Özür dilerim ama fena halde yanılıyorsunuz...

    Ubuntu, Mandriva'nun ve diğer pek çok dağıtımın topluluk süreçlerine ciddi yatırımlar yapıldığının; Türkiye'dekine benzer şekilde dış hizmet alımları yapıldığının sanırım farkında değilsiniz.

    Dağıtımlar içlerinde PR departmanı barındırmak "pahalı" ve inPR çalışmaları verimsiz olduğu için bu konunun uzmanı firmalarla çalışırlar. Bu Türkiye'ye özgü bir durum değil, tüm dünyada başarıyla kullanılan bir yöntemdir.

    Bu firmalar sadece topluluk yönetimi ve PR desteği de vermez. Yurtdışında sözleşme hukuku danışmanlığı, strateji oluşturma, AR, içerik ve marka yönetimi, rekabet analizi, çözüm ortakları kanalı oluşturma gibi pek çok farklı süreçte hizmet sunarlar.

    Yakında Türkiye'de Özgürlükİçin'den daha büyük ve kapsamlı, iki yeni özgür yazılım portalını duyuracağız. Bu yatırımların özel sektör tarafından yapıldığını, bu tür çalışmaların dünyanın her yerinde bu şekilde yürüdüğünü bilmenizi isterim.

    YanıtlaSil
  5. Özgür yazılım projelere yönelik PR, topluluk yönetimi ve yönetim danışmanlığı hizmeti veren firmalara ilginç bir örnek olarak InitMarketing'i örnek gösterebilirim:

    http://www.initmarketing.com/

    Halihazırda Magnolia (Dünyanın en gelişkin özgür CMS'idir kendisi), Jahia (belge yönetimi), Zimori, Avrupa Birliği'nden son olarak 7 milyon avro destek alan IKS (semantik web) gibi çok sayıda özgür yazılım projesine danışmanlık hizmetleri sağlayan initMarketing; geçmişte Suse ve Novell'e de hizmet vermişti.

    Örnekleri çoğaltmak mümkün.

    YanıtlaSil
  6. Galiba benim gibi pek çok kimsenin yanılgıya düşmesinin nedeni şu;

    Bu özgür yazılım iş modelleri gibi konuların ülkemizde çok kıyıda köşede kalmış olması ve maalesef bu konudaki genel bilgi dağarcığımızın da iş modellerinin 90'lardaki geek ortamından 2000'lerdeki prof.ticari ilişkiler ağına dönüşen değişimini yakalayamaması. En azından benim böyle bir cahilliğim söz konusu.

    Neyse ki öi, bir geek sitesi olmaktan öteye geçerek bu konuda genele yayılan iyi bir enformasyon akışı sağladı.

    En kısa zamanda bu tür bilgilendirici yazıları öi gibi sitelerde daha çok görmek dileğiyle...

    YanıtlaSil