16 Mayıs 2011 Pazartesi

Evinizdeki sunucu için kendinizi fişlemeniz gerekiyor!

Evimdeki sunucu için yaptığım BİMER başvurusuna ...tib.gov.tr adresinden yanıt geldi nihayet ve beklediğim gibi faaliyet belgesi alarak kendi kendimi fişleme yapmam gerekiyormuş, almazsam yönetmeliğin 4.maddesine göre internetim kesilecek. Ayrıca 5651'e göre log kaydı alıp 6 ay saklamam da gerekiyor.

Yanıt şöyle;

Sayın YETKİLİ,

İnternete açık hizmet ve içerikleri barındıran sistemleri sağlayan/işleten
gerçek veya tüzel kişiler yer sağlayıcıdır. Yer Sağlayıcılığı hizmetini
ticari olarak yapmasa bile web sitelerini kendi sunucularında barındıran
gerçek veya tüzel kişilerin Yönetmelik gereğince Yer Sağlayıcılığı
Faaliyet Belgesi almaları gerekmektedir.

Bu durumda sizinde Yer Sağlayıcı Faaliyet Belgesi almanız gerekmektedir.

Yer Sağlayıcılığı Faaliyet Belgesi almak için;
1) http://faaliyet.tib.gov.tr/yetbel/ adresinden kayıt olarak sisteme
giriş yapıp buradaki uygun elektronik formun eksiksiz doldurulması
suretiyle başvuruda bulunmak,
2) Ek 5'te örneği olan dilekçeye Elektronik ortamda doldurulan başvuru
formunun çıktısı eklenerek “Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu
– Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı / İncek mah. Boztepe sok.
NO:125 06836 Gölbaşı ANKARA adresine gönderilmesi gerekmektedir.
3)Tüzel kişilerin (Anonim ve Limited Şirketler) ayrıca şirketin Ticaret
Siciline tescil edildiğini belirten son altı ay içinde alınmış Ticaret
Sicil Kaydı aslı veya noter tasdikli sureti ile Şirketin imza sirküleri
aslı veya noter tasdikli suretini de göndermeleri gerekmektedir. (Yer
Sağlayıcı Faaliyet Belgesi ücretsizdir.)

Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı

Çok şükür ki fişleme ücretsiz yapılıyormuş, ne kadar rahatladım bilemezsiniz. Ancak yönetmeliğin 14.maddesine göre sitemde (jabber veya medya sunucum olsa bile bir sayfa açmam gerekiyor) telefon numarası gibi iletişim bilgilerimi yayınlamak zorundayım aksi halde 10.000-TL'ye kadar para cezası beni bekliyor.

15 Mayıs 2011 Pazar

Özgürlükiçin.com'da yeni dönem nasıl başladı ve neler yaşadık

2011 Nisan ayı ile birlikte Özgürlükiçin.com'da yeni bir dönem başladı biliyorsunuz, bunu önce Ali Işıngör'ün günlük yazısından ve sonrasında Pardus proje yöneticisi Erkan TEKMAN'ın 24 Mart tarihli günlük yazısından öğrenmiştik. Nisan ayı ile başlayan bu süreçte neler olup bittiği ile ilgili bir not düşülmesi için kısa bir özet geçmek istedim bugün.

Yukarıda bağlantısını verdiğim günlük yazılarını okumayanlar için özetlemek gerekirse Özgürlükiçin.com, Pardus'un topluluk ilişkilerini yönetmek amacıyla ve hizmet alımı yoluyla görevlendirdiği özel bir firma tarafından destekleniyordu. Bu firma e-derginin yayına hazırlanması, Ajans Pardus'un hazırlanması, CD Gönder hizmeti, sitedeki beyin ve tema aracının geliştirilmesi, tanıtım amaçlı seminer ve etkinliklerin düzenlenmesi gibi çeşitli faaliyetler yanında sitenin bakımı ve işletilmesiyle ilgileniyordu. Pardus, Nisan ayı itibariyle tüm bu faaliyetleri artık bir firma eliyle değil kendisi yapmaya karar verdi.

Ancak burada benim gözüme çarpan şey proje yöneticisinin "camia ilişkileri işini 2011 yılı Nisan ayından itibaren kendimiz yapmaya karar verdik." diyerek yukarıda saydığım faaliyetleri "camia ilişkileri" olarak tanımlaması veya "camia ilişkileri" içerisinde yukarıdaki faaliyetlerin kast edilmiyor olmasıydı. Hangisinin doğru olduğunu bilmiyorum ama camia ilişkileri ile topluluk faaliyetleri farklı şeylerdir.

Ancak bir şekilde bu ikisinin Nisan ayı öncesinde aynı kabul edildiği ve Nisan ayı sonrasında topluluk faaliyetlerinin camia ilişkileri içerisinde düşünülmediğini gördük.

Her neyse, proje yöneticisinin yazısından Pardus'un camia ilişkileri için "Camia Koordinatörü" (CK) ünvanlı iki kişiyi görevlendirdiğini de öğrendik. CK'lardan Koray LÖKER 25 Mart tarihli günlük yazısında üstlendiği sorumluluğu "Pardus’a yer ve önem veren, bir biçimde katkıda bulunan gönüllüler ve proje arasında bağlantı noktası oluşturmak." olarak özetledi.

Yani çalışma kapsamı sadece Öİ değildi, ancak "Bu deneyimin bir bölümü de, yıllardır projenin desteğiyle yürüyen Özgürlük İçin topluluğunun sürdürülebilirliğini sağlamak olacak." diyerek Öİ topluluk faaliyetlerinin sürdürülmesine de katkı vereceklerini belirtti. Bunun bir gereği olarak Öİ'deki Ajans Pardus'un 57.sayısı CK'lar tarafından hazırlandı ve belki de pek çok kullanıcı Öİ'de bir şeylerin değiştiğini ancak bu şekilde fark etti.

Ancak sadece kullanıcılar değil Öİ yöneticilerinin pek çoğu da yaşanan değişimi anlamakta zorlanıyordu, çünkü uzun yıllardır Öİ'nin nasıl işlediği konusu gündeme gelen bir konu olmamıştı, kısa bir dönem hariç. 2009 Sonunda Öİ için yapılan ihale sürecindeki aksama Öİ faaliyetlerini durma noktasına getirmişti, o günlerde yazdığım bir günlük yazısında bu durumu anlatmıştım ve sanki bu günlerin bir provası gibiydi. Hatta forumlarda Pardus projesinin sona erdiğine dair yorumlar bile okuduk o günlerde. Bu yorumların nedeni de Öİ ve Pardus arasındaki organik bağ ve Öİ'nin resmi destek sitesi olma ünvanıydı. Her neyse, o günler kısa sürede unutuldu ve Öİ pek tartışılmadı.

12 Nisan'da CK'lardan Koray LÖKER Öİ yöneticileri posta listesine gönderdiği bir mesaj ile yöneticileri bir IRC toplantısına çağırdı. Ancak neler olup bittiğini anlamakta zorlanan yöneticilerin sorularıyla tartışma uzadı gitti ve toplantı yapılamadı. Tartışmalara bakınca Öİ katkıcıları ile CK'ların birbirlerini anlama, anlatma ve ortadaki durumu çözümleme konusunda farklı bakış açılarını ve oluşan kaosu görebilirsiniz. CK'lar açısından herşeyin çok net göründüğü yöneticiler açısından ise öyle olmadığı ortaya çıktı.

Bunun nedeni Öİ'nin yıllar içerisinde oturttuğu yönetim organizasyonunun bel kemiği olan firmanın artık olmaması ve bu firmanın yerine geçeceği beklenen CK'ların gerçekte görevlerinin bu olmamasıydı. Yani Öİ'de ayakta duran bir yönetim organizasyonu yerine geriye bağımsız gönüllü yöneticiler kalabalığı (veya tenhalığı) kalmıştı. Öİ Adına insiyatif alacak kimse yoktu. CK'lar süreçleri destekliyordu ama görevleri Öİ adına insiyatif almak değildi.

Sonuç Öİ'nin yönetimsiz kalması ve süreçlerin aksaması oldu. Ben Pardus projesinin plansız hareket etmiş olmasının tüm bunlara neden olduğunu düşünüyorum. Yeni bir organizasyon kurulup süreçleri üzerine almasına zaman tanınmadan eski organizasyonu ortadan kaldırmak bir planlama olamaz.

Bu tartışma içerisinde Öİ'nin teknik altyapısı da gündeme geldi ve Pardus'un bu konuda bir görevlendirme yapmadığını şu mesaj'ın son paragrafı ile anladık. Yani Öİ sitesinin geliştirilmesi ve hata çözümleri şimdilik yapılmayacak demekti bu, kısaca kaderine terk edilmişti veya bu konu hiç düşünülmemişti bile. Bence bu çok önemli bir sorundu ve tekrar gündeme getirerek çözüm arayışını sürdürmek istedim, ancak çok üzerine düşülmediğini anladım.

Nasıl bir organizasyon kurarız nereden başlarız diye düşünmeye, tartışmaya devam ettiğimiz bir dönemde, 6 Mayıs'ta, Pardus'un Öİ için daha büyük bir değişiklik yaptığını listeye düşen yeni bir mesajla öğrendik. Koray bey "Öİ'yi Pardus'un sponsor olduğu bir portal olarak tanımlayıp, sponsorluk sürecini yapılandıracağız. 'Resmi forum/portal' ifadesi hiçbir yerde kullanılmayacak." diyerek Öİ'nin resmi Pardus destek sitesi ünvanının sona erdiğini duyurdu.

Yani artık bir X sitesi ile Öİ arasındaki tek fark Pardus'un Öİ'ye sponsor olması ancak bunun gerekçesi belli değil, yani Pardus neden X sitesine değil de Öİ'ye sponsor oluyor bilmiyoruz.

Yıllar önce bana Öİ'de forum yöneticiliği teklifi geldiğinde kabul etmemeyi görevden kaçmak olarak algılamıştım, bunun nedeni Öİ'nin resmi destek kanalı olmasıydı. Bu nedenim ortadan kalkınca 2 yıldan fazladır sürdürdüğüm forum yöneticiliği görevini de sürdürmeyeceğimi bildirdim.

Aynı mesajdaki "Öİ süreçlerine aktif olarak katılmayıp, sponsor olarak durmaya karar verdik" ifadesiyle artık Öİ süreçlerinin de tamamen gönüllülere devredildiğini öğrendik, tabii başka bir değişiklik yapılmazsa.

Evet gelişmeler böyle ve Öİ'nin bugünkü durumu şu; süreçleri işletecek bir yönetim organizasyonu bulunmayan bir topluluk ve teknik olarak bakımı ve geliştirilmesi yapılmayan Pardus sponsorluğundaki gayrı-resmi bir site.


12 Mayıs 2011 Perşembe

Evimdeki sunucu için faaliyet belgesi mi alacağım?

BTK'nın 2007 yılında yayınladığı internet erişimi ve yer sağlayıcılara faaliyet belgesi zorunluluğu getiren yönetmeliğinde yer sağlayıcılar şöyle tanımlanıyor: ş) Yer sağlayıcı: "İnternet ortamında hizmet ve içerikleri barındıran sistemleri sağlayan veya işleten gerçek veya tüzel kişileri,"

4.Maddedeki hüküm de şöyle: (1) Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde erişim sağlayıcı olmak isteyen sermaye şirketleri ile yer sağlayıcı olarak faaliyet göstermek isteyen gerçek veya tüzel kişiler, hizmet vermeye başlamadan önce Kurum tarafından düzenlenecek faaliyet belgesini almakla yükümlüdür. (3) Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde, yer sağlayıcı faaliyet belgesi almaksızın yer sağlayıcılığı faaliyetinde bulunanların internet erişim hizmeti, Başkanlık kararıyla ilgili erişim sağlayıcı tarafından durdurulur.

Ancak internete bağlı herhangi bir bilgisayarı yer sağlayıcı (sunucu) olarak kullanmak çok kolay. Evindeki bilgisayarı kişisel ihtiyaçları için sunucu olarak kullanmak isteyenler olabileceği gibi kendi kurumsal ihtiyaçları için küçük FTP, HTTP, Jabber vb. servislerini kullanmak isteyen küçük işletmeler de olacaktır. Zaten ISS'ler bireysel internet erişimini arttırmak için bir yarış içerisinde ve evlere ulaşan bant genişlikleri de giderek artıyor.

Şimdi evimde kişisel ihtiyacım için kuracağım sunucum için yetki belgesi almak zorunda mıyım?

4 Mayıs 2011 Çarşamba

İletişim özgürlüğüne orantısız güç ve 22 Ağustos infazı

22 Ağustos 2011 Günü ile birlikte T.C. Devleti internet içeriğini yasal yollarla filtre eden Çin ve İran gibi az sayıdaki devletlerden birisi olarak tarihe geçecek. Bugün çok masum ve faydalı gibi gösterilmeye çalışılan uygulama aslında objektif hiçbir kriteri bulunmadığı için nereye kadar genişletilebileceği belli olmayan bir belirsizlik ve diken üstünde olma haline neden olacak.

Yıllar önce ilk yasaklar gündeme geldiğinde bazı forum sitelerinde filtreleme sisteminin gerçekte bir ihtiyaç olduğunu yazmıştım. Zaten filtreleme basit bir uygulamadır, kurumlar yerel ağlarında kendi ihtiyaçları için her zaman kullanıyordu. İnternet kafe gibi umuma açık yerlerde de 18 yaş düzenlemesi ve filtre yazılımı zorunluluğu konusunda çeşitli yasal önlemler zaten alınmıştı. Bireysel kullanıcılar için de pek çok yazılım seçeneği halihazırda bulunuyor.

Tüm bu imkanları yok farz etsek bile internet servisi sağlayıcı kuruluşlar abonelerine bu imkanı sağlayabilecek altyapıya sahipler veya istenildiğinde kolayca kurabilirler, ki yanlış hatırlamıyorsam Türksat böyle bir hizmeti zaten isteyen kullanıcıları için sunuyor. Bu tür hizmetler servis sağlayıcılar için hizmet, kalite, reklam ve pazarlama stratejilerinde rekabetçi fark yaratma enstrumanı olarak kullanılması beklenen şeylerdir. Eğer böyle bir hizmet bulunmuyorsa kullanıcıların talep etmesi ile zaten bir pazarın ister istemez oluşması serbest piyasanın gereğidir. Böyle bir hizmeti bugüne kadar sunmayan ISS'lerin de bu konuda sorumsuzluğu var, şimdi elden kaçan fırsattan pişman olmuşlar mıdır merak ediyorum.

İşin daha ilginci ise 22 Ağustos infazının masum gösterilme çabası. Baskın siyasi güçlerin etkisi altındaki kurumların, sansürü hiçbir objektif kritere dayanmadan muhakeme etmelerine ve uygulamalarına izin veren bir yasaya dayanan bu uygulamanın, cinsel istismar ve uyuşturucuyu özendirmeyle mücadele etme çabası olarak gösterilmeye çalışılması konuyu çarpıtmaktan başka bir şey değil.

Böyle bir sansürün, çocukların (subjektif) uygunsuz içeriğe erişimini engelleme bahanesinin arkasına saklanarak yapılmak istenmesini, bu konudan habersiz vatandaşların masum hassasiyetlerini kullanarak sansürü meşru göstermeyi kolaylaştırma çabası olarak görüyorum. Uyuşturucu bağımlılığı ile mücadele olarak sunduğunuzda kim hayır diyebilir? Ama iş temel anayasal bireysel özgürlüklere gelmiş dayanmış durumda.

Sansürü yasal ve meşru hale getirip iletişim ve bilgilenme özgürlüğünü infaz ettikten sonra geriye konuşulacak bir şey kalmıyor. Baskın siyasi otoritenin hoşa gitmeyen, uygun bulunmayan gibi keyfi filtresi DİKTA edilebilir hale gelecek.

Önümüzde seçimlerin olması 22 Ağustos infazını durdurmak için iyi mi kötü mü bilemiyorum. Bugünlerde bazı STK'larda 22 Ağustos için neler yapılabileceği tartışılıyor ancak her şeyin seçim kargaşasında kaybolup gitmesi ihtimali var. Eğer 22 Ağustos infazı seçim malzemesi yapılırsa da siyasi olarak bölünmüş toplumun bir kesiminde ön yargılar oluşması ve konunun temel iletişim ve bilgilenme özgürlüğü savunmasından çıkıp basit bir siyasi çekişme malzemesi olması ihtimali var.

İnterneti gogıl, feysbuk ve msn olarak anlayan milyonlarca insana gerçekleri anlatma zorluğu ise işin başka bir boyutu veya işin özü.