21 Şubat 2009 Cumartesi

Bir seminer hikayesi - 2

Seminerden önceki iki gün boyunca Antalya neredeyse güneş yüzü görmedi ve gece gündüz yağmur yağdı, meteoroloji raporunda da Cuma gününü soğuk ve yağmurlu gösteriyordu, Akın ile IRC'den görüştüğümüzde de Antalya'nın en soğuk günleri ve yağmur var demiştim, ama Cuma sabahı hava pırıl pırıldı :)

Seminer iş gününde olduğu için işyerinde sabahtan biraz koşturmaca yaşayıp ancak 11:00 gibi Üniversiteye gidebildim. Görkem ve Akın beyler kampüste Bilgisayar toplalağundaki arkadaşlar ile buluşmuşlar yemek yemek için dolaşırlarken karşılaştık, yakın bir yere oturup yemek yerken birden hava kapınap yağmur yağmaya başladı, masadaki cep telefonları, dizüstü bilgisayarlar ve güneşlenmek için şemsiyenin altına geçmeyen Görkem beyi yağmurdan korumak için herkes seferber oldu.

Seminer salonuna geçtiğimizde bizi Öğr.Gör.H.Serhan YAYLACI bey kaşıladı. Kendisi de bir Pardus kullanıcısıymış salondaki hazırlıklar konusunda çok yardımcı oldu. Akın hemen masada bulduğu bir vga kablosunu dizüstüne bağlayıp projeksiyonu açtı ama ne yaptıysa görüntü alamadı, tam Görkem bey bilgisayarı alıp 177, 188, xorg gibi kelimeler kullanmaya başladığı sırada aslında o kablonun projeksiyona bağlı olmadığını görevliden öğrendik :) Yani aslında bir sorun olduğuna inandığınız şey gerçekten bir sorun olmayabilir.

Seminer başladığında salonda 150 civarı bir kalabalık vardı ve çoğu öğretim üyelerinin (başta Serhan bey) getirdiği öğrencilerdi. İlk sunumda Akın gür sesiyle 100 kadar yerinde duramayan ve neler olup bittiğini anlamaya çalışan üniversite öğrencisine Pardus'u anlatmaya çalıştı, sunumu bitirdiğinde ringden alıp üzerine bir havlu attık, ikinci sunumu yapacak olan Kubilay daha şanslıydı çünkü öğrencilerin hemen hepsi DVD'leri de kapışarak gitti. Aslında en çok ona üzüldüm, Akın bile Pardus DVD'sinden almak istiyordu ama asıl vermek istediğimiz ve semineri sonuna kadar ilgiyle takip eden katılımcılara kalmadı.

Kubilay Özgürlükiçin.com'u anlattı, ilk semineri olduğu için Akın ile düet yaptılar, sonra da Fırat bey aslında çok önemli bir konu olan MEB'nın AKK İşletim sistemleri ve Pardus üzerine kurduğu yeni müfredat çalışmalarını anlattı. Özellikle bu sunumu düşünerek geçen hafta Antalya'daki liselere davetiye göndermiştim sonuçta birkaç liseden öğretmenler bu sayede seminere katıldıkları için bu sunum da amacına ulaşmış oldu diyebilirim. Zaten bazı okullarda Pardus ders olarak işleniyormuş ve öğrencilerden bayağı ilgi varmış, bir diğer sevindirici haber de şu;

Antalya'daki tüm sağlık ocaklarında Pardus kullanılıyormuş, bunu geçen yıl yaptığımız bir üye toplantısında Sağlık Müdürlüğünden gelen bir üyemiz söylemişti ama kurulu bilgisayar sayısını o zaman bilmiyorduk, yanlış duymadıysam 600 gibi bir rakam telaffuz edildi, hala 2007.3 kullanıyorlarmış, 2008'deki uzak masaüstü bağlantısı konusunda yaşadıkları bir sıkıntıyı aşamamışlar, Akın bunu geliştiricilere iletmek için not etti. Ancak 600 bilgisayarında Pardus kullanan bir resmi kurum acaba neden Pardus Ekibi veya bir çözüm ortağı ile daha resmi bir ilişki içine girmez onu hala merak ediyorum, bu kadar da özgür olmayın yahu :)

Seminer sonundaki soru cevap bölümünde katılımcı sayısı 20 kişiye kadar düştü, hava kararmıştı ve Görkem bey başta olmak üzere herkes acıkmıştı. Akın yine 3.raunt için ringe çıktı ama bu sefer Görkem bey ile düet yaptılar. Sorular genelde Windows, Virüsler-Pardus ve Pardus'un finansal durumu ile ilgiliydi. Gelen sorulardan konuya yabancı insanların özgür yazılımların gelişim yöntemini anlamalarının, gönüllülük ve kullanıcı katkısı gibi kavramların sonuçlarını ciddiye almalarının ne kadar zor olduğunu anladım.

Seminer bitiminde birkaç lise öğretmeni topluluğumuza üye olmak istediklerini söyleyerek ayrıldı. Ramazan evlerden gelen bilgisayarları toparlayıp götürürken, Görkem Bey muhtemelen kendisini birkaç saattir sabırsızlıkla bekleyen ailesine ve soğumakta olan yemeklere doğru hızlıca çıktı. Akın seminer salonundan çıkınca sabah bileti olduğu halde gece kalıp kalmamak konusunda kararsızlık yaşarken bileti nasıl akşama alabilirim diyerek THY temsilcileri ile uzun uzun görüştü ama kalmaya karar verdi.

Serhan bey ve bilgisayar topluluğu başkanı Namık bey araba ile Kubilay, Akın ve beni misafirhaneye bıraktı. Oradan yemek yemek için kampüs içinde canlı müzik yapmayan bir yer bakınırken sesi fazlaca açık bir sahnenin önünde otururken bulduk kendimizi :) Seminer sarhoşluğu herhalde böyle bir şey, masayı değiştirsek de birbirimizi duyamadığımızdan hızlıca atıştırıp sakin bir kafeye oturduk. Pardus ve özgürlükiçin konulu güzel bir sohbet sonunda tahminimce Akın'ın ses telleri artık paslı gitar teline benzemeye başladığından geç olmadan Akın'ı misafirhaneye bırakıp Kubilay ile ayrıldık.

Seminerde Serhan Bey video çekilmesini sağladı Görkem bey de birkaç kare çekti, bende çekmiştim ama elimdeki makine salon karanlığında oldukça yetersiz kalmış onun için görsel koyamadım, ama sanırım yakında videoyu özgürlükiçin'den izleyebileceğiz.

1 yorum:

  1. İnsanın kendi yaptığını başkasının gözünden dinlemesi ne de güzel şeymiş meğerse =)

    Ellerine sağlık ;)

    YanıtlaSil